16 Eylül 2015 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 17


on the plus side

plus side



= positively; from a favorable view or perspective
    used to introduce a positive statement

= iyi/olumlu/güzel tarafından bakarsak/bakacak/düşünecek/ele alacak/değerlendirecek olursak
    işin iyi/güzel tarafı/yanı

ingilizce işin iyi tarafı iyi yanı
on the plus side english idiom


* My boss spilled water all over my keyboard today. On the plus side, it's much cleaner now.
  (Patronum bugün klavyemin üzerine baştan aşağı su döktü/suyu devirdi. Ama olaya iyi tarafından bakacak olursam, klavyem artık çok daha temiz.)

* But on the plus side, I'm pretty scared of flying, so if I don't go, it's still a win-win situation.
  (Ama iyi/olumlu tarafından bakarsak/bakılacak olursa, uçmaktan çok korkan biriyimdir ben, bu yüzden eğer gitmezsem yine de kazançlı sayılırım/bir şey kaybetmiş olmam/sayılmam.)

* On the plus side, the topic that we chose was very common, so it was easy to find information.
  (İyi tarafı, seçtiğimiz konu çok bilinen/yaygın bir konuydu, bu yüzden hakkında bilgi bulmak zor değildi.)

* On the plus side, death is one of the few things that can be done just as easily lying down.
  (İyi tarafından değerlendirecek olursak, ölüm uzanırken/yatarken çok kolay bir şekilde yapılabilecek birkaç bir şeyden biridir.)

* On the plus side - you'll have the place pretty much to yourself!
  (İyi/Güzel tarafı, evin çok büyük bir kısmının kendinize kalacak olması!)

* The engine's operational lifespan was shortened, but on the plus side it became easier to construct.
  (Motorların çalışma/hizmet/kullanım ömrü kısaldı, ama iyi tarafı ise motorların yapımı/imal edilmesi daha kolay hale geldi.)

* Also on the plus side, sales in the firm's travel retail businesses such as shops at ports and airports grew by three per cent to £301m.
  (Ayrıca işin güzel yanı, liman ve havaalanlarındaki mağazalar/dükkanlar gibi seyahat perakendeciliği firmalarındaki satışlar yüzde üç artışla 301 milyon sterlin oldu.)

* On the plus side, I've had more time over the past month to catch up with some reading.
  (Güzel tarafı, okuyamadığım kitapları tamamlamak için geçen ay boyunca daha çok vaktim oldu.)

* On the plus side, Paris is one of the best holiday destinations if the weather isn't great, because there are so many beautiful buildings and galleries to discover.
  (İyi tarafından bakacak olursak, keşfedilecek/gezilecek/görülecek birçok güzel yapı ve müze olduğu için hava güzel olmasa da Paris en iyi/güzel tatil beldelerinden/yörelerinden/noktalarından biri.)

* I've wasted hours on Internet, but on the plus side I have another day of weekend before I have to go to work.
  (Onca saatim internette geçti, ama güzel tarafı iş günümden önce hafta sonundan bir günüm daha var.)

* He has broken his leg and will have to give up sport for some weeks. On the plus side, he will be able to spend more time studying.
  (Bacağı kırıldı, birkaç boyunca spordan uzak durmak/spora ara vermek zorunda. Olaya iyi tarafından bakacak olursak, ders çalışmaya/derslerine daha çok zaman ayırabilecek.)

* It is snowing heavily and we shan't be able to travel as we planned. On the plus side, we don't have to visit my mother in law.
  (Kuvvetli kar yağışı var, düşündüğümüz/planladığımız seyahati/yolculuğu yapamayacağız. Güzel tarafı, kaynanamı ziyaret etmek zorunda değiliz.)

* It’s not a perfect setup but, on the plus side, I can work at home.
  (Çok güzel bir iş düzeni değil ama olumlu tarafından bakacak olursak, evden çalışabiliyorum.)

* On the minus side, the job doesn't pay very well, but on the plus side, the hours are very convenient.
  (Kötü/Olumsuz tarafı, işin maaşı çok iyi değil, ama iyi/güzel tarafı, çalışma saatleri çok rahat/uygun.)

* On the plus side, all the staff are enthusiastic.
  (Olumlu olarak şunu söyleyebilirim ki tüm personel/çalışanların hepsi şevkle hizmet ediyorlar.)

* The plus side of working at home is that you can be more flexible.
  (Evden çalışmanın iyi/güzel tarafı bir yere fazla bağlı kalmıyorsun/daha esnek olabiliyorsun.)

* On the plus side, you'll have a wonderful house if you move there.
  (Olumlu düşünecek/tarafından bakacak olursak, buraya taşınırsan/taşındığında harika bir evin olacak/evde oturacaksın.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder