20 Eylül 2015 Pazar

Listening & Watching 1

Translation from English to Turkish

İngilizce-Türkçe Çeviri Çalışması


Dersimizin listening/dinleme parçasına bu linkten ulaşabilirsiniz.
Metni okumadan önce beş defa dinleyin. Metni kabataslak okuyup konu hakkında fikir sahibi olduktan sonra beş defa daha dinleyin. Metni kelime, sıfat-isim tamlaması ve edat takımlarının manalarını çıkararak okuyun. Cümle tercümelerini yapın. En son beş defa daha dinleyin.

BBC Learning English 6 Minute English
Coffee Addiction


(Slurp of coffee)
(Kahveyi höpürdetme sesi)

Rob: Mmm! A quick sip of my coffee just to get me in the mood for today’s programme! Welcome to 6 Minute English from BBC Learning English. I’m Rob.
(Kahvemden hızlıca bir yudum almam beni hemen bugünkü programın havasına sokuyor/programa hazır hale getiriyor. Programımıza hoş geldiniz. Ben Rob.)

Finn: And I’m Finn. Rob, you seem to be enjoying that cup of coffee…
(Ve ben de Finn. Görünüşe göre/anlaşılan kahve içmeyi seviyorsun.)

Rob: Yes, indeed. I love all styles of coffee – that’s coffee made in different ways – you could say I am a coffee addict.
(Evet aynen öyle. Kahvenin tüm çeşitlerini çok seviyorum, ki farklı şekilde yapılan kahveler var, (yani) kahve tiryakisi/bağımlısı olduğum söylenebilir.)

Finn: An addict. That’s someone who likes doing a particular activity very much and they can’t stop doing it. And if you have a strong need to keep drinking coffee then we could say you have an addiction.
(Tiryaki/bağımlı. Belli bir şeyi yapmayı çok seven ve kendini yapmaktan alıkoyamayan kimse. Eğer kahve içmeye devam etmek için aşırı derecede arzu duyuyorsan, bağımlılığın olduğu söylenebilir/olduğunu söyleyebiliriz.)

Rob: That’s me! And that’s what we're talking about today – coffee addiction – and we’ll be talking about the dangers of drinking too much.
(İşte o benim/ben de aynen/tam öyleyim). Ayrıca bu bügün hakkında konuşacağımız şey, yani kahve bağımlılığı. Çok fazla (kahve) içmenin zararları hakkında da konuşacağız.)

Finn: Another word for drinking here is consuming. We'll look at some other coffee-related language in today’s programme, too. But first, Rob, how about a question?
(Burada içmeyle ilgili başka bir kelime de tüketme (kelimesi). Bugünkü programımızda kahveyle alakalı başka bazı kelimelere de göz atacağız. Fakat önce, bir soruya ne dersin Rob?)

Rob: Yes, of course. I have a coffee-related question to ask you. Do you know which country drinks the most coffee per person? Is it:
(Peki tamam. Size kahveyle alakalı bir sorum var. Kişi başına en fazla hangi ülkenin kahve içtiğini biliyor musunuz? O ülke aşağıdakilerden hangisidir:)

a) Egypt (Mısır)
b) Finland (Finlandiya)
c) Italy (İtalya)

Finn: I think they're all coffee-drinking countries but I’ll say b) Finland.
(Bence hepsi kahve içen ülkeler ama ben b (şıkkı) Finlandiya diyeceğim.)

Rob: OK. As always, I will let you know the answer at the end of the programme. OK Finn, I haven’t asked you yet if you drink coffee. So do you?
(Tamam. Her zaman olduğu gibi, sana cevabı programın sonunda söyleyeceğim. Pekala Finn, sana kahve içip içmediğini daha sormadım. -Kahve- İçer misin/içiyor musun?)

Finn: I do Rob, yes, but only in moderation – so that means not too much.
(Evet içiyorum Rob. Ama sadece kararınca/aşırıya kaçmadan. Yani çok fazla aşırı değil.)

I love the taste and the smell especially – we could call that the aroma 
(Tadını ve özellikle kokusunu seviyorum, aroma dediğimiz şey var ya.)

but it's the caffeine contained in the drink that can have a bad effect.
(Fakat kahvenin içinde olumsuz etki yapabilen kafein bulunuyor.)

If I drink too much it can give me headaches.
(Çok fazla içersem baş ağrısı yapabiliyor.)

Rob: Right. Well, for me, it's the caffeine that keeps me awake.
(Doğru. Kahvedeki kafein benim de uykumu kaçırıyor.)

It stimulates my brain – it makes me more alert – that's why we call caffeine a stimulant.
(Kafein beynimi uyarıyor, beni daha da canlandırıyor, zaten bu yüzden kafeine uyarıcı diyoruz.)

Caffeine can also be found in energy and cola drinks and even in tea.
(Kafein enerji ve kola/asitli içeçeklerde de bulunabiliyor, hatta çay da bile.)

Finn: The New Scientist magazine says caffeine is a ‘psychoactive drug’ and that 90% of people in the United States consume it every day.
(The New Scientist dergisi kafeinin bir psikoaktif ilaç olduğunu ve Birleşik Devletlerde insanların yüzde doksanının bunu her gün tükettiğini/kullandığını söylüyor/yazıyor.)

Rob: Psychoactive drug – so what does that mean?
(Psikoaktif ilaç ne demek?)

Finn: It's a drug that affects how a person feels and sometimes how they behave.
(İnsanların duyularını bazen de davranışları etkileyen bir ilaç/madde.)

The drug can be found in food like waffles and chewing gum, surprisingly – not just in drinks.
(İlaç/madde sadece içeceklerde değil, şaşılacak bir şekilde gözleme, sakız gibi yiyeceklerde de bulunabiliyor.

Rob: That’s why scientists who study public health are worried people don’t know how much caffeine they are taking.
(Halk sağlığı üzerine çalışan bilim adamlarının, insanların ne kadar kafein aldıklarının farkında olmamalarından endişeli olmaları/endişelenmeleri bu yüzden zaten.)

Finn: Indeed. Too much caffeine can lead to insomnia.
(Kesinlikle (çok haklısın). Aşırı derecede kafein uykusuzluğa yol açabilir.)

Rob: So that’s when you can’t sleep.
(Yani uyuyamadığın durum/hal.)

Finn: And indigestion.
(Ve sindirim güçlüğü.)

Rob: So that’s a pain in your stomach when it can’t process the food that you've just eaten.
(Yediğin yiyecekleri sindiremediğin zaman karnında duyduğun acı/sıkıntı.)

Finn: And finally, high blood pressure.
(Ve son olarak da yüksek kan basıncı (yüksek tansiyon/hipertansiyon).)

Rob: So blood flowing around your body at a higher pressure than is normal.
(Yani kanın vücudunda normalden daha fazla yüksek basınçla dolaşması/akması.)

That's dangerous. Well, sometimes drinking coffee does stop me sleeping and sometimes I feel very alert and then very lethargic – you know, that's not having any energy. But I still can’t give up!
(Tehlikeli bir şey (bir durum). Kahve içmek bazen beni uyutmuyor, bazen de acaip canlandırıyor, ardından da aşırı halsiz hissediyorum, yani hiç enerjim kalmıyor. Fakat hala bırakamıyorum/içmeye devam ediyorum.)

Finn: And Rob, you're not alone. We asked people on our BBC Learning English Facebook page how they felt about coffee, and we had a lot of responses.
(Yalnız değilsin Rob (senin gibi/senin durumunda olan bir sürü insan var). Facebook sayfamızda insanlara kahve hakkında duygularını sorduk ve bir çok cevap aldık.)

Rob: Yumiko says: “My happiest time is smelling coffee beans just after grinding it.
Yumiko diyor/demiş ki: En mutlu anım, çektirdikten/öğüttükten hemen sonra kahve çekirdeklerini kokladığım andır.

Fresh roasted coffee has a really good fragrance!
(Taze/yeni kavrulmuş kahvenin de gerçekten çok hoş bir kokusu oluyor.)

Fragrance is a word usually associated with perfume – but I think she just means the good smell.
(Fragnance genellikle parfümle alakalı bir kelime ama galiba güzel kokulu manası var.)

Finn: Samuele says: “One cup of good espresso is the daily energy for my body and mind”.
(Samuele demiş ki:  Bir fincan güzel bir espresso, vücudum ve zihnim için günlük enerjim demektir.)

Rob: And Rasha claims: “A cup of coffee every day is useful for our health”.
(Rasha da her gün bir fincan kahvenin sağlığımız için faydalı olduğunu iddia ediyor/etmiş.)

Finn: Ahmed loves coffee too, but he says: “Be aware that too much coffee is not good for your health”.
(Ahmed de kahveyi çok seviyor fakat demiş ki: Çok fazla kahve içmenin sağlığınıza zararlı olduğunu unutmayın.)

So, there seem to be some good effects and some bad – or negative – effects of drinking coffee, Rob.
(Görünüşe göre/anlaşılan Rob, kahve içmenin bazı olumlu ve olumsuz/kötü etkileri var.)

Rob: Well, I find that if I try to give up drinking coffee, I’ll also get headaches and feel tired.
(Şunu fark ettim/öğrendim ki, eğer kahve içmeyi bırakmaya çalışırsam, diğer bir yandan baş ağrılarım olacak ve yorgunluk hissedeceğim.)

Finn: And these are what we call withdrawal symptoms – the nasty physical and mental effects of stopping.
(Bunlara bırakmanın rahatsızlık verici fiziksel ve zihinsel etkileri denilen geri çekilme semptomları adını veriyoruz.)

Rob: Well, I may drink lots of coffee but not as much as people in another country.
(Çok kahve içiyor olabilirim ama diğer ülkelerdeki insanlar kadar çok değil.)

Finn, earlier I asked you if you knew the people of which country drink the most coffee?
(Finn, daha önce/programın başında sana en fazla kahveyi hangi ülkenin içtiğini/tükettiğini bilip bilmediğini sormuştum.)

Finn: And I said b) Finland.
(Ben de b (şıkkı) Finlandiya demiştim.)

Rob: And guess what – you were right!
(Bilin bakalım neymiş… doğru bilmişsin.)

Yes, the people of Finland consume an incredible 12 kilograms of coffee per person every year.
(Evet, Finlandiya halkı (Finlandiya’da insanlar) senede kişi başına ,inanılmaz bir rakam, 12 kilo kahve tüketiyor-muş).

That compares with the average consumption of 1.3 kilograms per person.
(Kişi başına 1.3 kiloluk ortalama tüketim ile kıyaslayın.)

OK Finn, before we go, there’s just time for you to remind us of some of the words that we heard today.
(Pekala Finn, -programı- kapatmadan/bitirmeden önce bugün duyduğumuz/öğrendiğimiz bazı kelimeleri bize hatırlatman için az bir vaktimiz var/kaldı.)

Finn: We heard: (Duyduğumuz kelimeler)

addict, consuming, in moderation, aroma, caffeine, stimulant, psychoactive drug, insomnia, indigestion, high blood pressure, lethargic, withdrawal symptoms

Rob: Thanks, Finn.

Finn: Thank you, Rob.

Rob: Do join us again for another edition of 6 Minute English from BBC Learning English. Bye for now!
(Başka bir programda tekrar bekleriz. Şimdilik hoşçakalın.)

Finn: Bye!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder