vice versa
= with the order/meaning reversed
in reverse order from that stated
with the order changed, with the relations reversed
conversely, contrariwise, inversely
the other way around
used to say that the opposite of a statement is also true
= aksine, tersine, ya da aksine, veya tersi
karşılıklı olarak
tam tersi de geçerlidir/doğrudur, bunun aksi de/zıttı da geçerli
vice versa english phrase idiom |
* He doesn't trust her, and vice versa. = (He doesn't trust her. She also doesn't trust him.)
(Ona güvenmez/güveni yoktur, o da aynı şekilde ona güvenmez/Birbirlerine güvenmezler.)
* You can save energy by saving water - and vice versa. = (You can save energy by saving water, and you can save water by saving energy.)
(Suyu boşa harcamayarak/idareli kullanarak/Su tasarrufuyla enerji tasarrufu, enerjiyi boşa harcamayarak da/enerji tasarrufuyla da su tasarrufu sağlanabilir/yapılabilir.)
* She ended up having a lot of influence on his career, and vice versa. = (And he also ended up having a lot of influence on her career.)
(Sonuçta ikisinin de kariyerlerinde/meslek hayatlarında birbirlerine çok etkileri/katkıları oldu.)
* I love her, and vice versa.
(Onu seviyorum, o da beni seviyor/Ona aşığım, o da bana aşık/Birbirimizi seviyoruz/Birbirimize aşığız.)
* America is popular in Australia, and vice versa.
(Amerika Avustralya'da, Avustralya da Amerika'da çok meşhurdur/bilinen bir ülkedir.)
* Everybody knows that he likes her and vice versa.
(Herkes onların birbirlerini sevdiklerini bilir/biliyor.)
* Women may bring their husbands with them, and vice versa.
(Bayanlar kocalarıyla gelebilirler/katılabilirler, erkekler de hanımlarıyla gelebilir/katılabilir.)
* The boys may refuse to play with the girls, and vice versa.
(Erkekler kızlarla oynamak istemeyebiliyor ya da tam tersi kızlar erkeklerle oynamak istemeyebiliyor.)
* Should I come to your house or vice versa?
(Ben mi senin evine gelsem ya da sen mi benim evime gelsen?)
* She gave him a kiss, and vice versa.
(Kız onu öptü, o da kızı.)
* In Russia women hit you, and not vice versa.
(Rusya'da kadınlar erkeklere vurur, erkekler kadınlara değil.)
* Teachers qualified to teach in England are not accepted in Scotland and vice versa.
(İngiltere'de öğretmenlik yapmak için gerekli şartlara sahip olanlar İskoçya'da öğretmenlik yapamazlar, ya da tam tersi.)
* Dogs often chase cats but not usually vice versa.
(Köpekler çoğu kere kedileri kovalar ama tersi genellikle olmaz/kediler köpekleri genellikle kovalamaz/nadiren kovalar.)
* Never use indoor lights outside and vice versa.
(Asla iç aydınlatmayı dışarıda, dış aydınlatmayı da içeride kullanmayın.)
* Adjust the position of your keyboard and monitor to accommodate your body, not vice versa.
(Klavyenizin ve monitörünüzün yerini vücudunuza göre ayarlayın, vücudunuzu klavyenize ve monitorünüze göre değil.)
* Go here to there, not vice versa.
(Buradan oraya git, oradan buraya gelme/Oraya git ve kal orada/dönme/gelme buraya.)
* Fish can't live where we are most comfortable, and vice versa.
(Balıklar bizim en çok rahat ettiğimiz yerde/biz insanların en çok rahat ettiği yerde/ortamda yaşayamaz, biz de/biz insanlar da aynı şekilde balıkların en rahat ettiği yerde/ortamda yaşayamayız.)
* Einstein showed that mass can be converted into energy and vice-versa.
(Einstein kütlenin enerjiye ya da tam tersine enerjinin kütleye dönüştürülebileceğini gösterdi/kanıtladı/ortaya koydu.)
* Penguins can't live where flamingos live, and vice versa.
(Penguenler flamingoların, flamingolar da penguenlerin yaşadığı yerde/ortamlarda yaşayamaz.)
* You cannot change your birthday from under 18 to over 18 or vice versa more than once.
(Doğum tarihinizi 18 yaşın yukarısına ya da aynı şekilde 18 yaşın altına bir defadan fazla değiştiremezsiniz/en fazla bir defa değiştirebilirsiniz.)
* The partnership aims to help Polish businesses break into the American market and vice versa.
(Kurulan ortaklık ile Polanya firmalarının Amerikan piyasalarına ve aynı şekilde Amerikan firmalarının da Polonya piyasalarına girmelerine/açılmalarına yardımcı/destek olunması hedefleniyor.)
* Data can be transmitted from the main computer to yours, and vice versa.
(Karşılıklı olarak ana bilgisayardan sizinkine/sizin bilgisayarınıza ya da sizinkinden/sizin bilgisayarınızdan ana bilgisayara veri transferi/iletimi/aktarımı sağlanabilir.)
* You can cruise from Cairo to Aswan or vice versa.
(Kahire'den Aswan'a gemiyle gidebilirsin, ya da tam tersi Aswan'dan Kahire'ye gemiyle gidebilirsin.)
(Karşılıklı olarak Kahire ile Aswan arasında gemi seferleri var/bulunuyor/bulunmaktadır.)
(Erkekler ve kızlar karşılıklı olarak birbirlerine sataştılar/şaka yollu takıldılar/birbirlerini kızdırdılar.)
* The camera can adjust for a light subject on a dark background, or vice versa.
(Kamera ışıksız/aydınlık olmayan arka planda/ortamlarda ışıklı objelerin çekimi için ayarlanabilir ya da bunun tam zıttı ayarlama da yapılabilir.)
* If they go away, we have their children and vice versa.
(Şehir dışına çıktıklarında çocukları bizde kalır/çocuklarına biz bakarız, aynı şekilde biz şehir dışındayken bizim çocuklar da onlarda kalır.)
* He refuses to believe anything they say and vice versa.
(Onların söylediği hiçbir şeye inanmıyor/inanmayı reddediyor, onlar da aynı şekilde onun dediği hiçbir şeye inanmıyorlar.)
* As long as my friend Mike places first and my friend Joe places second, or vice versa, I will be happy!
(Arkadaşım Mike birinci, arkadaşım Joe da ikinci olduğu/geldiği takdirde ya da tam tersi de olabilir, ben sevineceğim/sevinirim.)
* The police maintain she is lying and vice versa.
(Polis onun, o da polislerin yalan söylediğini/konuştuğunu iddia ediyor.)
* Unfortunately, sopranos who sing like birds eat like horses, and vice versa.
(Ne yazık ki kuş gibi şakıyan sopranolar at gibi yiyorlar, kuş kadar yiyenlerin de sesleri at gibi çıkıyor.)
* She's very angry with him and vice versa.
(Birbirlerine çok kızgınlar.)
* Poor students pay less tuition fees to the university, and vice versa.
(Durumu iyi olmayan öğrenciler düşük üniversite harcı ödüyor, durumu iyi olan öğrenciler de yüksek üniversite harcı ödüyor.)
* Copernicus was the first to suggest that the earth revolves around the sun, and not vice versa.
(Kopernik, güneşin dünyanın etrafında değil, dünyanın güneşin etrafında döndüğünü iddia eden ilk kişiydi/insandı.)
* In essence, it allows politicians to choose their voters, instead of vice versa.
(Esasında/Esas itibariyle seçmenlerin siyasileri/politikacıları seçmesi yerine/seçeceği yerde, siyasilerin/politikacıların seçmenlerini seçmelerine olanak sağlıyor/tanıyor.)
* On the principle of the enemy of my enemy is my friend, people who hate Muslims should love Jews, and vice versa.
(Düşmanımın düşmanı dostumdur ilkesine/kaidesine göre müslümanlardan nefret eden/müslümanları sevmeyen insanların Yahudileri sevmesi gerekir, ya da bunun tam tersi.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder