Learning English With Songs
It Must Have Been Love / Roxette
It must have been love but it's over now
(sanırım -hissettiklerim/yaşadıklarım- aşktı ama artık bitti)
Lay a whisper on my pillow
(Yastığımın üzerine bir fısıltı koy/bırak)
(Başımı yastığa koyduğumda fısılda bana)
Leave the winter on the ground
(Bırak kış yerde kalsın)
(Kış günü ısıt yatağımı)
I wake up lonely, there's air of silence
(-yatakta-yalnız/bir başıma uyanıyorum/gözlerimi açıyorum, sessizlik havası hakim/sessizlik hüküm sürüyor)
In the bedroom and all around
(yatak odamda ve her yerde)
Touch me now, I close my eyes
(dokun şimdi bana, yumuyorum gözlerimi)
And dream away
(dalıyorum hayallere/hayaller kurmaya başlıyorum)
It must have been love but it's over now
(sanırım -hissettiklerim/yaşadıklarım- aşktı ama artık bitti)
It must have been good but I lost it somehow
(sanırım o yaşadıklarım/hissettiklerim iyi/güzel birşeydi ama bir şekilde o güzelliği kaybettim)
(Şimdi anladım/kafam dank etti, meğerse aşkı/çok güzel birşeyi kaçırmışım/kaybetmişim)
It must have been love but it's over now
From the moment we touched till the time had run out
(birbirimize dokunduğumuz andan vaktimiz/zamanımız sona erene/tükenene kadar)
Make believing we're together
(sanki birlikteymişiz gibi hayal ediyorum)
That I'm sheltered by your heart
(kalbinde tüm kötü ve tatsız şeylerden uzak olduğumu-hayal ediyorum-)
But in and outside, I've turned to water
(Ama evde veya dışarıdayken su oluyorum/suya dönüşüyorum)
Like a teardrop in your palm
(mesela avuç içinde bir gözyaşı damlası-oluyorum-)
And it's a hard winter's day
(ve zorlu/çetin bir kış günü)
I dream away
(ben hayallere dalıyorum)
It must have been love but it's over now
It was all that I wanted, now, I'm living without
(istediğim tek şeydi o/aşk, artık/şimdi onsuz/aşksız yaşıyorum/onsuzum/aşksızım)
It must have been love but it's over now
It's where the water flows, it's where the wind blows
(aşk varken sular akardı, aşk varken rüzgar eserdi)
(Şimdi çetin kış gününde sular donuk, rüzgar esmiyor)
It must have been love but it's over now
.........
(sanırım -hissettiklerim/yaşadıklarım- aşktı ama artık bitti)
Lay a whisper on my pillow
(Yastığımın üzerine bir fısıltı koy/bırak)
(Başımı yastığa koyduğumda fısılda bana)
Leave the winter on the ground
(Bırak kış yerde kalsın)
(Kış günü ısıt yatağımı)
I wake up lonely, there's air of silence
(-yatakta-yalnız/bir başıma uyanıyorum/gözlerimi açıyorum, sessizlik havası hakim/sessizlik hüküm sürüyor)
In the bedroom and all around
(yatak odamda ve her yerde)
Touch me now, I close my eyes
(dokun şimdi bana, yumuyorum gözlerimi)
And dream away
(dalıyorum hayallere/hayaller kurmaya başlıyorum)
It must have been love but it's over now
(sanırım -hissettiklerim/yaşadıklarım- aşktı ama artık bitti)
It must have been good but I lost it somehow
(sanırım o yaşadıklarım/hissettiklerim iyi/güzel birşeydi ama bir şekilde o güzelliği kaybettim)
(Şimdi anladım/kafam dank etti, meğerse aşkı/çok güzel birşeyi kaçırmışım/kaybetmişim)
It must have been love but it's over now
From the moment we touched till the time had run out
(birbirimize dokunduğumuz andan vaktimiz/zamanımız sona erene/tükenene kadar)
Make believing we're together
(sanki birlikteymişiz gibi hayal ediyorum)
That I'm sheltered by your heart
(kalbinde tüm kötü ve tatsız şeylerden uzak olduğumu-hayal ediyorum-)
But in and outside, I've turned to water
(Ama evde veya dışarıdayken su oluyorum/suya dönüşüyorum)
Like a teardrop in your palm
(mesela avuç içinde bir gözyaşı damlası-oluyorum-)
And it's a hard winter's day
(ve zorlu/çetin bir kış günü)
I dream away
(ben hayallere dalıyorum)
It must have been love but it's over now
It was all that I wanted, now, I'm living without
(istediğim tek şeydi o/aşk, artık/şimdi onsuz/aşksız yaşıyorum/onsuzum/aşksızım)
It must have been love but it's over now
It's where the water flows, it's where the wind blows
(aşk varken sular akardı, aşk varken rüzgar eserdi)
(Şimdi çetin kış gününde sular donuk, rüzgar esmiyor)
It must have been love but it's over now
.........
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder