16 Eylül 2015 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 12


people person


= who gets on well with others
    extroverted, has great social skills, and loves interacting with people
    an outgoing, gregarious person with good communication skills
    a sociable and compassionate person

= insanlarla arası iyi olan, insan ilişkilerinde iyi/başarılı olan
    insanlarla iyi geçinen/anlaşan, insanlarla iletişimi iyi olan
    konuşkan/muhabbetli/girişken/sosyal insan
    sevecen/müşfik/güler yüzlü/sıcak insan/kişi


ingilizce sosyal girişken sıcak
people person idiom


* He was always energetic and positive and he was a people person.
  (O her zaman enerjik/çalışkan ve pozitif/yapıcı biriydi ve insanlarla iletişimi çok iyiydi.)

* I am a people person, and would make a good team leader.
  (İnsanlarla aram iyidir/İnsan ilişkilerinde iyiyimdir/İnsanlarla iyi anlaşırım ve iyi bir takım/ekip lideri olurum.)

* Ashley's been promoted to director of human resources. She'll do a great job – she's a real people person.
  (Ashley insan kaynakları yöneticiliğine terfi ettirildi/etti. İşini çok iyi yapacaktır/görevinde çok başarılı olur, insanlarla iletişimi gerçekten iyi olan biri/tam bir sosyal insan.)

* Colleagues say she's a good people person who can really motivate a team.
  (Meslektaşları/Çalışma arkadaşları onun bir takımı/ekibi çok iyi motive edebilen insanlarla iletişimi iyi olan biri olduğunu söylüyorlar.)
  (Meslektaşları/Çalışma arkadaşları onu bir takımı/ekibi çok iyi motive edebilen insanlarla iletişimi iyi olan biri olarak anlatıyorlar/tarif ediyorlar/tanımlıyorlar.)

* Gary is such a people person he can get along with almost anybody.
  (Gary öyle sosyal/muhabbetli/sıcak biri ki hemen hemen herkesle geçinebilir/anlaşabilir.)
  (Gary öyle sosyal/muhabbetli/sıcak biri ki anlaşamayacağı/geçinemeyeceği kimse neredeyse/hemen hemen hiç yoktur.)

* Did you see how Tom handled that irate customer, he is a real people person.
  (Tom'un öfkeli/kızgın müşteriyle ilgilenişini/nasıl ilgilendiğini/öfkeli müşteriyi nasıl sakinleştirdiğini gördün mü, gerçekten insanlarla çok iyi anlaşan/iletişim kurabilen biri.)

* John's a real people person, he can chat to anyone.
  (John tam bir sosyal/konuşkan/girişken insan, herkesle sohbet/muhabbet edebilir.)

* "Superintendents need to learn to be people persons" he explains.
  (Yöneticilerin insanlarla iyi iletişim kurmayı öğrenmeleri gerekiyor diye açıklamada bulundu.)

* You have to be a people person who enjoys constant contact with customers.
  (Müşterilerle sürekli iletişim/bağlantı halinde olmayı seven/olmaktan hoşlanan sosyal/güler yüzlü/sıcak bir insan olunması gerekiyor/gerekmektedir.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder