people person
= who gets on well with others
extroverted, has great social skills, and loves interacting with people
an outgoing, gregarious person with good communication skills
a sociable and compassionate person
= insanlarla arası iyi olan, insan ilişkilerinde iyi/başarılı olan
insanlarla iyi geçinen/anlaşan, insanlarla iletişimi iyi olan
konuşkan/muhabbetli/girişken/sosyal insan
sevecen/müşfik/güler yüzlü/sıcak insan/kişi
people person idiom |
* He was always energetic and positive and he was a people person.
(O her zaman enerjik/çalışkan ve pozitif/yapıcı biriydi ve insanlarla iletişimi çok iyiydi.)
* I am a people person, and would make a good team leader.
(İnsanlarla aram iyidir/İnsan ilişkilerinde iyiyimdir/İnsanlarla iyi anlaşırım ve iyi bir takım/ekip lideri olurum.)
* Ashley's been promoted to director of human resources. She'll do a great job – she's a real people person.
(Ashley insan kaynakları yöneticiliğine terfi ettirildi/etti. İşini çok iyi yapacaktır/görevinde çok başarılı olur, insanlarla iletişimi gerçekten iyi olan biri/tam bir sosyal insan.)
* Colleagues say she's a good people person who can really motivate a team.
(Meslektaşları/Çalışma arkadaşları onun bir takımı/ekibi çok iyi motive edebilen insanlarla iletişimi iyi olan biri olduğunu söylüyorlar.)
(Meslektaşları/Çalışma arkadaşları onu bir takımı/ekibi çok iyi motive edebilen insanlarla iletişimi iyi olan biri olarak anlatıyorlar/tarif ediyorlar/tanımlıyorlar.)
* Gary is such a people person he can get along with almost anybody.
(Gary öyle sosyal/muhabbetli/sıcak biri ki hemen hemen herkesle geçinebilir/anlaşabilir.)
(Gary öyle sosyal/muhabbetli/sıcak biri ki anlaşamayacağı/geçinemeyeceği kimse neredeyse/hemen hemen hiç yoktur.)
* Did you see how Tom handled that irate customer, he is a real people person.
(Tom'un öfkeli/kızgın müşteriyle ilgilenişini/nasıl ilgilendiğini/öfkeli müşteriyi nasıl sakinleştirdiğini gördün mü, gerçekten insanlarla çok iyi anlaşan/iletişim kurabilen biri.)
* John's a real people person, he can chat to anyone.
(John tam bir sosyal/konuşkan/girişken insan, herkesle sohbet/muhabbet edebilir.)
* "Superintendents need to learn to be people persons" he explains.
(Yöneticilerin insanlarla iyi iletişim kurmayı öğrenmeleri gerekiyor diye açıklamada bulundu.)
* You have to be a people person who enjoys constant contact with customers.
(Müşterilerle sürekli iletişim/bağlantı halinde olmayı seven/olmaktan hoşlanan sosyal/güler yüzlü/sıcak bir insan olunması gerekiyor/gerekmektedir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder