to come across (1)
= to give an impression
to make a particular impression
to appear to have a particular attitude or character
to have a particular opinion of someone/something when you meet/see them
to come over
= izlenim/intiba yaratmak/bırakmak
izlenimi/hissi vermek/uyandırmak/yansıtmak
gibi görünmek/gelmek
come across phrasal verb English |
* A lot depends on how well you come across in the interview.
(Mülakatta/İş görüşmesinde iyi bir izlenim bırakmanız/uyandırmanız bir çok şeye/etkene bağlıdır.)
* I didn't come across any jealousy in her.
(Bana hiç kıskanç biriymiş gibi gelmedi/Bende kıskanç biriymiş hissi/izlenimi uyandırmadı.)
* I hope I didn't come across as rude.
(Umarım kaba biriymişim izlenimi vermemişimdir/bırakmamışımdır/kaba biriymişim gibi görünmemişimdir.)
* He came across as shy because he spoke so quietly.
(Çok sessiz konuştuğu için utangaç biri gibi duruyordu/gözüküyordu/biriymiş izlenimi uyandırıyordu.)
* She comes across as a very cold person.
(Çok soğuk biri gibi duruyor/gözüküyor/biriymiş izlenimi uyandırıyor.)
* He came across as an extremely pleasant and charming young man.
(Son derece hoş ve yakışıklı/çekici biri gibi duruyordu/gözüküyordu.)
* She sometimes comes across as being rather arrogant.
(Bazen çok kibirli biri gibi görünüyor/biriymiş izlenimi veriyor/yaratıyor.)
* I don't think I came across very well in the interview.
(Mülakatta iyi bir izlenim verdiğimi/bıraktığımı sanmıyorum.)
* Your son comes across as a very sensible young man. You must be very proud.
(Oğlunuz çok akıllı bir genç gibi duruyor/gözüküyor. Gurur duymalısınız.)
* In the interview he came across as a complete idiot. Needless to say, he didn't get the job.
(İş görüşmesinde/Mülakatta tam bir aptal gibi göründü/tek kelimeyle aptal biri izlenimi bıraktı. Tabi ki/Söylemeye gerek yok, işe giremedi/alınmadı/almadılar.)
* A business suit and briefcase help her to come across as the competent professional she is.
(İş elbisesi ve evrak çantası bir kadının uzman/tecrübeli bir profesyonelmiş/iş kadınıymış gibi görünmesine/profesyonel olduğu izlenimi uyandırmasına yardım eder.)
* Loose clothes help him to come across as a hip hop singer.
(Bol/Sarkık giysiler onun bir hip hop şarkıcısıymış gibi gösteriyor/görünmesini kolaylaştırıyor.)
* I hope I didn't come across as rude. I only said it as a joke.
(Umarım kaba/görgüsüz biri gibi görünmemişimdir. Onu sadece espri olsun diye söyledim/söylemiştim.)
* I don't know Emily very well, but she comes across as an intelligent girl.
(Emily'yi çok iyi tanımıyorum ama akıllı/zeki bir kız gibi duruyor/zeki bir kızmış izlenimi uyandırıyor.)
* She comes across as very self-confident.
(Kendine güvenen biri gibi duruyor/O bende kendine güvenen biriymiş izlenimi uyandırdı/bıraktı.)
* She can come across as stuck up at first.
(Başta kibirli/kendini beğenmiş biriymiş gibi gelebilir.)
* You don't want to come across as too desperate.
(Aşırı çaresiz biri gibi görünmek istemezsin/görünmek iyi/olumlu bir şey değildir.)
* I do think that you sometimes come across as a bit aggressive.
(Bence bazen biraz sinirli/asabi biriymişsin gibi görünüyorsun.)
* He came across as a really friendly and sweet guy at first.
(İlk gördüğümde/tanıştığımızda benim gözüme çok dostane ve hoş biri olarak gelmişti.)
* When you first meet Chris he comes across as being a bit stupid, but he's actually a very smart guy.
(İlk tanışmada/gördüğünde Chris biraz aptal biriymiş gibi görünür ama aslında o çok akıllı/zeki biridir.)
* Most people in this country come across as being shy and reserved, but it's just the way people behave here.
(Bu ülkede çoğu insan utangaç ve içine kapanık biriymiş izlenimi verir ama bu sadece buranın insanlarının normal davranış şeklidir/biçimidir.)
* Do you think I come across to people as kind of boring?
(Sence insanlara sıkıcı biri gibi mi geliyorum?)
* In your job interview you do not want to come across as shy.
(İş görüşmenizde utangaç/sıkılgan biriymiş gibi görünmek/biriymişsiniz izlenimi vermek/uyandırmak/bırakmak istemezsiniz.)
(....gibi görünmeniz/izlenimi bırakmanız iyi/olumlu bir şey değildir.)
* He comes across as a very sincere person.
(Çok samimi/candan/içten biri gibi görünüyor/biriymiş izlenimi uyandırıyor/veriyor.)
* You came across as being angry, not just disappointed.
(Sadece hayal kırıklığına uğramış biri değil, sinirli biriymiş gibi de bir izlenim verdin/bıraktın/biriymişsin gibi de göründün.)
* Do not preach to your reader. You can express opinions, but do not come across as fanatical or extreme.
(Okuyucunuza telkinde bulunmayın. Görüşlerinizi ifade edebilirsiniz ama bir bağnaz/tutucu/fanatik ya da müfrid/aşırı biriymiş izlenimi vermeyin/uyandırmayın.)
* She comes across really well on television.
(Televizyondan bakınca/izlediğimiz kadarıyla iyi biriymiş gibi görünüyor/izlenimi uyandırıyor.)
* He comes across as a bit of a bore in interview.
(Mülakatta hafif/biraz sıkıcı biriymiş gibi durur/duruyor.)
* Sometimes he seemed like a good old pal, but other times he came across as an angry and unpleasant man.
(Bazı zamanlar bana o eski bir dostmuş gibi gelirdi ama bazen de bana asabi ve çekilmez biri olarak gelirdi.)
* He may come across as glib, but he knows what he's talking about.
(Düşünmeden konuşuyormuş gibi görünebilir/gelebilir ama o konuştuğu şeyi/ne konuştuğunu bilen biridir.)
* People tell me I come across as shy, but I don’t think I am. I’m just a quiet person.
(İnsanlar utangaç biri gibi durduğumu/göründüğümü söylerler ama bence öyle biri değilim. Sadece sessiz/sakin biriyim.)
* In the TV interview, the actor came across as being very conceited. I don’t like him so much anymore.
(Televizyondaki röportajda oyuncu çok kibirli biriymiş izlenimi verdi/yarattı. Artık onu çok fazla sevmiyorum/ondan çok fazla hoşlanmıyorum.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder