to come into contact with
= to touch someone or something, to be exposed to
to meet up with and learn about someone or something
to be in a place where you meet someone or experience something
= temas etmek, dokunmak, maruz kalmak
iletişime/temasa geçmek, iletişim/bağlantı/temas kurmak
karşılaşmak, tecrübe etmek
come into contact with English phrase |
* How many people have come into contact with the sick man?
(Hasta adamla/kişiyle/Hastayla kaç kişinin teması oldu/olmuş?)
* Don't let that glue come into contact with your skin.
(O tutkal derine temas etmesin/O tutkalın derine/vücuduna temas etmesine izin verme/etmemesine dikkat et.)
* She first came into contact with Japanese culture last year.
(Japon kültürüyle ilk defa geçen sene tanıştı/temas kurdu.)
* I come into contact with all kinds of people in my work.
(İş yerimde/İşim gereği her türlü insanla muhatap oluyorum/karşılaşıyorum.)
* Have you come into contact with anyone with the disease?
(Bu hastalığa/virüse yakalanmış birine dokundun mu veya yakınında bulundun mu?)
* Many tribes became extinct when they came into contact with Western illnesses.
(Batı kökenli hastalıklara maruz kalmalarıyla bir çok kabilenin soyu kurudu/kabile ortadan kalktı.)
* When water comes into contact with air, carbon dioxide is released.
(Su havayla temas ettiğinde/edince, karbon dioksit açığa çıkar.)
* Don't let the cloth come into contact with anything greasy.
(Elbiseni yağlı bir şeye değdirme/Elbisenin yağlı bir şeye değmemesine dikkat et.)
* He came into contact with almost no one.
(Hemen hemen/Neredeyse hiç kimseyle teması olmadı/kimseye dokunmadı/kimseyle görüşmedi/bağlantıya geçmedi.)
* Have you ever come into contact with trigonometry before?
(Daha önce hiç trigonometri görmüş müydün/Trigonometriyle daha önce hiç ilgilendin mi?)
* I have never come into contact with anything so difficult.
(Çok zor bir şeyle hiç karşılaşmadım/Çok zor bir şey hiç yaşamadım.)
* Could she have come into contact with the disease at school?
(Hastalığı/Virüsü okulda/okuldan kapmış olabilir mi?)
* He comes into contact with all kinds of people.
(Her türlü insanla karşılaşıyor/temas kuruyor.)
* I phoned the doctor as soon as I found out I had come into contact with someone who had Swine Flu.
(Domuz gribi bulaşmış/gribine maruz kalmış birine temas ettiğimi/dokunduğumu anladığım/öğrendiğim/fark ettiğim gibi hemen doktoru aradım.)
* By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs.
(Yurt dışında eğitim görerek öğrenciler başka örf ve adetler ile temas kurabilirler/tanışabilirler/adetleri tecrübe edebilirler.)
* If your origami comes into contact one of these candles, it will catch fire.
(Origaminiz bu mumlardan biriyle temas ederse tutuşur/ateş alır.)
* We came into contact with this vessel en route to our second destination.
(İkinci varış noktamızın rotasında/noktamıza giderken bu gemiyle karşılaştık/karşımıza bu gemi çıktı.)
* Do not let the solvent come into contact with the sealing lips of the oil seals.
(Solventin, yağ keçelerinin sızdırmazlık halkalarına temas etmesine izin vermeyin/temas etmemesine dikkat edin.)
* I did not come into contact with any Muslim before I embraced Islam. I read the Qur'an first and realized no person is perfect, Islam is perfect, and if we imitate the conduct of the Holy Prophet... we will be successful.
(İslam dinine girmeden/Müslüman olmadan önce hiç bir müslümanla tanışmamıştım. İlk Kuran'ı okudum ve anladım ki kimse kusursuz değil, kusursuz olan İslam dini ve eğer Sevgili Peygamberimizin davranışlarını/ahlakını taklit edersek/uygularsak/örnek alırsak başaracağız.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder