2 Aralık 2015 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 55

to come across (2)


= to be understood
    to communicate the intended meaning or impression
    if an idea comes across well, it is easy for people to understand
    if something such as a feeling or idea comes across when you speak, you make it very clear to people
    to come over

= (söz vb) etki yapmak, etkileyici olmak
    anlaşılmak, anlaşılır olmak
    belirli bir şekilde algılanmak

ingilizce anlaşılmak algılanmak ifade etmek
come across phrasal verb English


* Her meaning doesn't really come across; she'll have to revise the speech.
  (Söylemek istediklerini tam olarak ifade edemedi/Sözleri yerini bulmadı/etki yapmadı, konuşmasını yenilemesi gerekecek/bir daha konuşma yapması gerekecek.)

* His sense of enthusiasm comes across very clearly.
  (Yaşadığı/Duyduğu heyecanı/coşkuyu çok açık bir şekilde gösteriyor/yansıtıyor.)
  (Duyduğu/Yaşadığı heyecan/coşku çok açık bir şekilde belli oluyor/kendini gösteriyor.)

* I couldn't understand him; his speech didn't come across well.
  (Onu anlayamadım, konuşması iyi/tam anlaşılamadı.)

* He spoke for a long time but his meaning didn't really come across.
  (Uzunca konuştu ama maksadını tam olarak ifade edemedi/maksadı tam olarak anlaşılamadı.)

* Your point really came across at the meeting.
  (Toplantıda görüşünü çok iyi ifade/izah ettin.)

* What comes across in his later poetry is a great sense of sadness.
  (Son şiirinde hüznü/kederi enfes bir şekilde ifade etmiş/dile getirmiş/mısralara dökmüş.)

* Your meaning didn't come across clearly.
  (Ne demek istediğin iyi/tam anlaşılmadı.)

* What she thinks about you comes across very clearly.
  (Sana karşı düşüncesinin ne olduğu/Senin hakkında ne düşündüğü çok açık belli oluyor.)

* I didn’t have the chance to hear Ben’s speech. How did he come across?
  (Ben'in konuşmasını dinleme şansım olmadı. Nasıl konuştu/güzel konuştu mu?)

* There is a lot of laughter in U2. Sadly, that rarely comes across.
  (U2 grubunun neşeli/eğlenceli bir sürü şarkısı/çalışması var. Ne yazık ki o şarkılar nadiren ön plana çıkıyor/ses getiriyor/tutuluyor.)

* A: I didn’t mean to sound arrogant when I said that.
  (Onu/O sözü söylerken kendini beğenmiş biri gibi görünmek istememiştim.)
  B: Well, that’s the way it came across.
  (Öyle anlaşıldı/algılandı ama.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder