to come into the world
= to be born
= doğmak, dünyaya gelmek
come into the world English phrase |
* I came into this world nearly seventy years ago.
(Bu dünyaya yaklaşık yetmiş yıl önce geldim/Bu dünyaya gelelik yaklaşık yetmiş yıl oldu.)
* Little Timmy came into the world on a cold and snowy night.
(Bebek Timmy soğuk ve karlı bir gecede dünyaya gelmişti/doğmuştu.)
* I did not come into the world of own choice.
(Kendi isteğimle dünyaya gelmedim/Doğmak/Dünyaya gelmek benim tercihim değildi.)
* He came into the world kicking and screaming just like the rest of us.
(O da tıpkı diğerlerimiz gibi tepik atarak ve feryatlarla dünyaya geldi.)
* I came into the world a subject of King George the Third.
(Ben Kral Üçüncü George'un bir kulu olarak dünyaya geldim/doğdum.)
* We come into this world crying while all around us are smiling.
(Etrafımızdakiler gülümserken biz ağlayarak bu dünyaya geliyoruz/doğuyoruz.)
* Whatever comes into this world has to end too.
(Doğan her şey ölümlüdür de.)
* Every child deserves to come into this world safe and sound.
(Her çocuk bu dünyaya sağ salim bir şekilde gelmeyi hak ediyor.)
(Sağ salim/Kazasız belasız bir şekilde bu dünyaya gelmek/doğmak her çocuğun hakkıdır.)
* Watching a baby come into this world is an amazing experience!
(Bir bebeğin/çocuğun dünyaya gelişini izlemek müthiş/anlatılmaz bir deneyim!)
* Babies come into the world ready to learn language.
(Bebekler dil öğrenmeye hazır bir şekilde/halde doğarlar/dünyaya gelirler.)
* Much unhappiness has come into the world because of bewilderment and things left unsaid.
(Mutsuzluğun çoğu dünyaya şaşkınlık ve söylenmeden kalmış şeyler nedeniyle gelmiştir.)
* No individual has any right to come into the world and go out of it without leaving something behind.
(Hiç kimsenin dünyaya gelip geride hiçbir şey bırakmadan dünyadan ayrılma hakkı yoktur.)
* You have come into a hard world. I know of only one easy place in it, and that is the grave.
(Zorlu/Sıkıntılarla dolu bir dünyaya geliyoruz. Burada sadece bir tek rahat yer biliyorum, o da mezar.)
* Sex education is legitimate in that girls cannot be taught soon enough how children don't come into the world.
(Cinsellik eğitimi kadınlar çocuk doğurmamayı/dünyaya getirmemeyi yeterince çabuk öğrenemezler diye yasaldır/verilmektedir.)
* We come into the world the way we come into the world, it's not our choice, but at lease we're here.
(Doğarak bu dünyaya geldik, bu bizim seçimimiz/elimizde olan bir şey değildi, aman neyse buradayız işte/dünyaya gelmişiz işte.)
* I came into the world without anything. I will leave the world without anything but love. Everything else is borrowed.
(Dünyaya geldiğimde/Doğduğumda hiçbir şeyim yoktu. Dünyadan göçerken de/Ölürken de aşktan/sevgiden başka bir şeyim olmayacak. Sevgiden başkası emanettir/borçtur/sana gerçekten ait değildir.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder