to come across (3)
= to meet someone by chance
to find something by chance
= (tesadüfen/şans eseri)
karşılaşmak, rastlamak, denk gelmek, görmek
bulmak, keşfetmek
come across phrasal verb English |
* I came across a word I'd never seen before.
(Daha önce duymadığım/görmediğim bir kelimeye/söze rastladım/bir kelime çıktı karşıma.)
* Did you come across any interesting things while you were traveling?
(Seyahat ederken ilginç şeylerle karşılaştın mı?)
* I came across an old diary in her desk.
(Masasında/Sırasında eski bir günlük buldum/günlüğe rastladım.)
* You don't come across truth that easy.
(Hakikat öyle kolay/sıkıntısız/zahmet çekmeden bulunamaz/keşfedilemez.)
* A good idea came across my mind.
(Aklıma güzel/iyi bir fikir geldi.)
* He came across some of his old love letters in his wife's desk.
(Karısının masasında kendisinin eski/eski zamanlardan kalma aşk mektuplarını buldu.)
* Have you ever come across such a horrible person in all your life?
(Bütün hayatın boyunca hiç böyle berbat biriyle karşılaştın mı/tanıştın mı/berbat birini görmüş müydün?)
* Did you come across anyone you know on your way here?
(Buraya gelirken yolda tanıdığın birini gördün mü/biriyle karşılaştın mı/birine rastladın mı?)
* Have you ever come across a man wearing a pink raincoat?
(Pembe yağmurluk giyen bir adama rastladın mı hiç/bir adam gördün mü hiç?)
* I came across this watch when I was cleaning the house. Is it yours?
(Evi temizlerken bu saati buldum. Senin mi/Senin saatin mi?)
* If you come across any interesting websites when you’re surfing the web, please let me know.
(İnternette gezinirken ilginç bir site bulursan/görürsen/siteyle karşılaşırsan lütfen bana da söyle/haber ver.)
* I've never come across anyone quite like her before.
(Daha önce onun gibi etkileyici birini görmedim/görmemiştim/birine rastlamadım/biriyle karşılaşmadım.)
* If you come across my book, will you send it to me?
(-aradığım kitabı-Kitabımı bulursan/Kitabıma rastlarsan, bana onu yollayabilir/gönderebilir misin?)
* I came across this book in a secondhand bookstore.
(Bu kitabı ikinci el kitapçının birinde buldum.)
* I came across an antique basin in the attic. It was in a box.
(Tavan arasında antik/eski bir kap/kase buldum. Bir kutunun içindeydi.)
* He came across some old documents in the closet.
(Dolapta bazı/bir takım eski belgeler buldu.)
* I've never come across such a strange case.
(Böyle tuhaf bir davayla hiç karşılaşmamıştım/ilk defa karşılaşıyorum.)
* I came across my old school reports when I was clearing out my desk.
(Masamı temizlerken/toparlarken eski okul karnelerimi buldum/karnelerime rastladım.)
* He came across a rare flower in the forest.
(Ormanda türüne az rastlanır bir çiçek buldu/çiçeğe rastladı.)
* She came across some old photographs in a drawer.
(Çekmecede bazı eski resimler buldu/resimlere rastladı.)
* I came across your brother on the street yesterday.
(Dün caddede kardeşine rastladım/kardeşinle karşılaştım/kardeşini gördüm.)
* I have never come across such a stubborn person.
(Daha önce böyle inatçı bir kişiyle karşılaşmadım/karşılaşmamıştım/bu kadar inatçı birini görmemiştim.)
* You're the biggest caution I've ever come across!
(Gördüğüm en tuhaf/garip insansın.)
* I came across my old college roommate in town today.
(Bugün kasabada/şehirde üniversitede aynı odada kaldığımız eski bir arkadaşımla karşılaştım.)
* Yesterday I came across Dave. Man, he has really aged.
(Dün Dave ile karşılaştım. Dostum, baya bir yaşlanmış gerçekten.)
* Have you come across our new boss yet?
(Yeni patronumuzla hala/henüz karşılaşmadın mı?)
* Paul has come across several big fires before.
(Paul daha önce bir iki büyük yangınla karşılaşmıştı/yangına denk gelmişti/yangın görmüştü.)
* We often come across Japanese tourists in this area.
(Bu bölgede sık sık Japon turistlere rastlıyoruz/turistlerle karşılaşıyoruz.)
* Since they left the national highway, they hadn't come across another car.
(Otoyoldan/Anayoldan ayrıldıklarından beri başka bir arabaya rastlamadılar/araba görmediler.)
* I came across an article in the newspaper about your new project.
(Gazetede yeni projenizle ilgili bir makale/yazı gördüm/makaleye/yazıya rastladım.)
* I came across children sleeping under bridges.
(Köprü altında yatan çocuklar gördüm/çocuklara rastladım.)
* While I was cleaning out my desk, I came across this old picture.
(Masamı temizlerken bu eski resmi buldum/resme rastladım.)
* I have been surfing the Internet searching for a solution for the that problem, and have just come across your company.
(Bu sorunun çözümüyle ilgili internette arama/araştırma yapıyordum, karşıma sizin firmanız çıktı/sizin firmanızı gördüm/buldum.)
* Even though the book is a popular one, chances of school children coming across it are minimal.
(Popüler bir kitap olmasına rağmen/olduğu halde okul çocuklarının kitabı bulma/kitaba ulaşma şansları çok az.)
* Did you come across anyone you knew at the conference?
(Konferansta tanıdık birini/birilerini gördün mü/birileriyle karşılaştın mı?)
* Here is an old photo of me. I came across it when I was looking for my passport.
(Bak eski bir fotoğrafım. Pasaportumu ararken buldum onu/çıktı karşıma.)
* While I was looking through some old boxes, I came across some photos I thought I'd lost years ago.
(Eski kutuları/kolileri elden geçirirken yıllar önce kaybettiğimi düşündüğüm/sandığım fotoğrafları buldum/fotoğraflara rastladım.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder