to come into view/sight
= to start to be able to be seen, to appear
to become visible; to move closer so as to be seen
= görünmek, görünmeye başlamak
görüş açısına/alanına girmek,
ortaya/meydana çıkmak, belirmek, belirivermek
come into view English phrase |
* The ship soon came into view.
(Gemi çok geçmeden görünmeye başladı/beliriverdi.)
* The tall buildings of the city came into sight first.
(İlk olarak şehrin yüksek binaları/gökdelenleri görünmeye başladı/göründü.)
* The cloud lifted, and the tops of the mountains suddenly came into view.
(Bulutların kalkmasıyla/dağılmasıyla bir anda dağların zirvesi/dorukları ortaya çıktı/beliriverdi/görünmeye başladı.)
* A large herd of elephants came into view in the distance.
(Uzakta kalabalık bir fil sürüsü beliriverdi/göründü.)
* Another ship suddenly came into view.
(Aniden bir gemi daha beliriverdi/ortaya çıktı.)
* As we turned the corner, the distant mountains came into sight.
(Virajı döndüğümüzde/aldığımızda uzaktaki dağlar görünmeye başladı.)
* As we turned the corner, the top of the Eiffel Tower came into view.
(Köşeyi döndüğümüzde Eyfel Kulesi'nin en üst katı görünmeye başladı.)
* As we drove over the hill, the ocean came into view.
(Tepeyi aştığımızda okyanus görünmeye başladı.)
* The mountains were just coming into view.
(Dağlar yeni yeni görünmeye başlıyordu.)
* A bicycle came into sight on the main road.
(Ana yolda bir bisiklet ortaya çıktı/beliriverdi.)
* The small island came into sight.
(Küçük ada göründü/görünmeye başladı/görüş alanına girdi.)
* As we went around the corner, the lake came into view.
(Virajı döndüğümüzde göl göründü/karşımızdaydı.)
* The castle came into sight as we went round a bend in the road.
(Yolda virajı döndüğümüzde/aldığımızda kale görünmeye başlamıştı/görüş alanımıza girdi.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder