23 Aralık 2015 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 76

to come into leaf/flower/blossom/bloom


= to start to produce leaves or flowers
    to start to produce leaves in spring
    to have or start growing leaves, at a particular time of year
    when a plant comes into leaf, it has or gets leaves on it
    (for a flower) to bloom, (for a plant, bush, or tree) to begin to have many blossoms

= yeşermek, dallanıp budaklanmak
    yapraklanmak, tomurcuklanmak, yaprak açmak/çıkarmak/vermek
    çiçeklenmek, çiçek açmak

ingilizce yeşermek çiçek açmak çiçeklenmek yapraklanmak dallanıp budaklanmak
to come into leaf to come into flower


* The roses are just coming into flower.
  (Güller yeni yeni/daha yeni açmaya/çiçek açmaya başladı/başlıyor.)

* The trees began to come into leaf.
  (Ağaçlar yeşermeye/yapraklanmaya başladı.)

* It is in early spring that daffodils come into bloom.
  (Fulya/Nergis çiçekleri baharın başında açarlar/çiçeklenirler.)

* When do they normally come into blossom?
  (Normalde/Genellikle ne zaman çiçek açarlar/çiçeklenirler?)

* Bulbs planted late in winter come into flower in early summer.
  (Kışın sonlarına doğru dikilen/ekilen çiçek/lale soğanları yazın başında çiçek açar/çiçeklenmeye başlar.)

* The crocuses are late coming into flower.
  (Safranların çiçeklenmesi gecikti.)

* Roses start to come into flower in June.
  (Güller Haziran'da çiçek açmaya başlar.)

* The bushes are just coming into leaf.
  (Fidanlar daha yeni yeşeriyor/yapraklanıyor/dallanıp budaklanıyor.)

* The trees have come into leaf early this year.
  (Ağaçlar bu sene erkenden yapraklanmaya/yeşermeye başladı.)

* Look at the roses are just coming into bloom.
  (Yeni yeni açan/çiçeklenen güllere bakın.)

* This rose comes into bloom later in the summer.
  (Bu gül-çeşidi/türü- yazın sonlarına doğru açar/çiçeklenir.)

* When do these bushes come into bloom?
  (Bu fidanlar ne zaman yeşeriyor/dallanıp budaklanıyor?)

* The forest was just coming into leaf.
  (Orman yeni yeni yeşeriyordu/daha yeni yeşermeye başlamıştı.)

* The trees have not yet come into leaf.
  (Ağaçlar henüz daha yeşermedi/Ağaçların henüz yaprakları çıkmaya başlamadı.)

* The lilacs have begun to come into flower.
  (Leylaklar çiçek açmaya başladı.)

* The hedgerows were just coming into leaf.
  (Çalılıklar yeni yeni yeşeriyordu/dallanıp budaklanıyordu.)

* There is a marked difference in the times trees come into leaf between London and North Wales.
  (Londra ile Kuzey Galler arasında ağaçların yeşermeye başladığı zaman/dönem bakımından belirgin/bariz bir fark vardır/bulunmaktadır.)

* The Japanese maple that stands across the drive had just come into leaf.
  (Araba yolunun/Caddenin ortasında duran/bulunan japonakçaağacı daha yeni yeşermişti/dallanıp budaklanmıştı.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder