25 Ekim 2015 Pazar

Çeviri Çalışmaları 7

Learn English Through News / Haberlerle İngilizce


Is Crossing Your Legs Bad For You?

Should you avoid sitting on a chair with your legs crossed?
Of course it is true that if you spend too much time in exactly the same position, eventually your leg or your foot can go numb.
This is because crossing the legs can put pressure on the peroneal nerve behind the knee, which supplies sensation to the lower legs and feet.
But if you do give yourself pins and needles this way, it is only temporary.
Maintaining a particular posture for many, many hours can however lead to a condition called peroneal nerve palsy resulting in "foot drop" where you can’t lift the front part of your foot and toes.
So how about blood pressure?
When you get it checked, the doctor or nurse tends to ask you to rest your arm on the chair or table and to uncross your legs, putting your feet flat on the floor.
The fear is that crossed legs might skew the reading by temporarily raising your blood pressure.

haberlerle ingilizce öğren
Learn English Through News Haberlerle İngilizce

-------------- ---------------
Is Crossing Your Legs Bad For You?
to cross (one's) legs= Bacak bacak üstüne atmak, ayak ayak üstüne atmak
* She sat down and crossed her legs.
  (Oturup bacak bacak üstüne attı.)
to be bad for someone/something= ..e zararı/zararlı olmak, zarar vermek
* Do you think that TV is bad for kids?
  (Televizyonun çocuklar için zararlı olduğunu düşünüyor musun/Sence TV çocuklar için zararlı mı?)
(Bacak Bacak Üstüne Atmak Zararlı mı?/Ayak Ayak Üstüne Atmanın Bir Zararı Var mı?)

Should you avoid sitting on a chair with your legs crossed?
to avoid doing something= bir şeyi yapmaktan kaçınmak/sakınmak/çekinmek/uzak durmak/bir şeyi yapmamaya çalışmak/dikkat etmek
* He swerved the car to the left to avoid hitting the dog.
  (Köpeğe çarpmaktan kaçınmak/çarpmamak için arabayı/direksiyonu birden sola kırdı.)
to sit on a chair with one's legs crossed= sandalyede bacak bacak üstüne atıp oturmak/atılı vaziyette oturmak
(Sandalyede/Koltukta otururken bacak bacak üstüne atmaktan kaçınmak gerekir mi/kaçınılmalı mıdır?)

Of course it is true that if you spend too much time in exactly the same position, eventually your leg or your foot can go numb.
to spend time= vakit/zaman geçirmek/harcamak
* I want to spend more time with my family.
(Ailemle daha çok zaman geçirmek/Aileme daha çok zaman harcamak/ayırmak istiyorum.)
exactly the same position= tamamen aynı/sabit pozisyon/duruş/oturuş, hiç değiştirilmeyen pozisyon/duruş/oturuş
to spend too much time in exactly the same position= uzun süre aynı/sabit pozisyonda durmak/vakit geçirmek, uzun süre duruşunu/oturuşunu değiştirmemek
eventually= zamanla, sonunda, er ya da geç
to go numb= (ayak vb) uyuşmak, karıncalanmak
* If your hand gets caught in the beam, it's gonna go numb for hours.
  (Eğer ellerin ışına yakalanırsa/ışında kalırsa, saatlerce uyuşacaktır/uyuşuk kalır.)
(Uzun süre aynı pozisyonda oturmanın zamanla bacak veya ayaklarda uyuşmaya neden olabileceği şüphesiz bir gerçektir.)

This is because crossing the legs can put pressure on the peroneal nerve behind the knee, which supplies sensation to the lower legs and feet. 
this is because= bunun nedeni, böyle olmasının nedeni/sebebi, zira, çünkü
to put pressure on something= bir şeyin üzerine baskı yapmak/uygulamak, bir şeyi sıkıştırmak/zorlamak/bastırmak
* Put pressure on the wound to stop the bleeding.
  (Kanamayı durdurmak/kesmek için yaranın üzerine bastırın/baskı uygulayın.)
to supply something to= ...ya bir şey sağlamak/temin etmek
(Böyle olmasının nedeni/Ayaklarda uyuşmanın meydana gelmesinin nedeni bacak bacak üstüne atıldığında dizin arkasında bulunan ve bacakların alt kısmı ile ayaklarda hissi sağlayan peroneal sinir üzerinde baskı meydana gelebilmesidir/oluşabilmesidir.)

But if you do give yourself pins and needles this way, it is only temporary.
to give= (hastalık vb) geçirmek, yaşamak, hissetmek
this way= böylesi, bu şekilde, böyle
(Eğer kendinizde bu şekilde bir uyuşma/karıncalanma hissederseniz/karıncalanma yaşarsanız, bu durum geçicidir/uzun sürmez.)
(Fakat bu şekildeki bir uyuşma geçicidir/uzun sürmez.)

Maintaining a particular posture for many, many hours can however lead to a condition called peroneal nerve palsy resulting in "foot drop" where you can't lift the front part of your foot and toes.
to maintain= sürdürmek, devam ettirmek, korumak, bozmamak
* We have to maintain the equilibrium.
  (Tarafsızlığımızı korumalıyız/sürdürmeliyiz/bozmamalıyız/Tarafsız kalmaya devam etmeliyiz.)
to maintain a particular posture= belli bir duruşu devam ettirmek/bozmamak, aynı duruşta/pozisyonda durmaya devam etmek/durmayı sürdürmek
to lead to= ..ya yol açmak, sebebiyet vermek, neden olmak
* This may lead to misunderstandings.
  (Bu yanlış anlamalara yol açabilir/neden olabilir/sebebiyet verebilir.)
to result in= ile sonuçlanmak/neticelenmek, sonucunu doğurmak, meydana gelmek
* All hepatitis don't result in cirrhosis.
  (Bütün hepatitler sirozla sonuçlanmaz/neticelenmez.)
foot drop= ayak düşmesi adı verilen hastalık/rahatsızlık. Ayak bileği yukarı doğru hareket ettirilemez.
to lift= yukarı kaldırmak/hareket ettirmek
* Lift your head and hold it high.
  (Başını kaldır ve dik tut.)
(Bununla birlikte belli bir pozisyonda saatlerce sabit durmak ayağın ön kısmı ile parmakların yukarı kaldırılamadığı/hareket ettirilemediği ayak düşmesi rahatsızlığıyla sonuçlanan peroneal sinir paralizi denilen/adı verilen bir duruma yol açabilir/neden olabilir.)

So how about blood pressure? 
blood pressure= kan basıncı, tansiyon
(Peki ya tansiyon?/Peki bacak bacak üstüne atmanın tansiyon üzerinde bir etkisi var mı?)

When you get it checked, the doctor or nurse tends to ask you to rest your arm on the chair or table and to uncross your legs, putting your feet flat on the floor. 
to get something checked= bir şeyi kontrol ettirmek/baktırmak/ölçtürmek
not= "to get something done/verb3" kalıbı causetive/ettirgen yapı kalıbıdır. Bir işi başkasına yaptırmak anlamı verir. İşi yaptırdığımız kişi önemli değil, işi başkasının yapması önemlidir.
* I got my hair cut.
  (Saçımı kestirdim.)
to tend to= genellikle, çoğu kez, sıkça, hep
* When I was younger, you used to get double-decker all over England but now you only tend to see them in the big cities.
  (Ben gençken, çift katlı otobüsleri İngiltere’nin her yerinde görebilirdiniz, fakat şimdi sadece genellikle büyük şehirlerde görebilirsiniz.)
to ask someone to do something= bir kimseden bir şey yapmasını istemek/rica etmek
* He's asked me to show you around.
  (Benden sizi etrafı gezdirmemi istedi/rica etti.)
to rest something on= bir şeyi bir şeye/bir şeyin üzerine dayamak/yaslamak/koymak
* If you get tired, you can rest your head on my shoulder.
  (Eğer yorulursan/yorulduysan, başını omzuma yaslayabilirsin/koyabilirsin/dayayabilirsin.)
feet flat= ayak tabanı
to put something on= bir şeyi bir şeyin üzerine koymak
* Put the book on the desk.
  (Kitabı masanın üzerine koy.)
(Tansiyonunuza baktırırken doktor ya da hemşire genellikle kolunuzu sedye veya masa üzerine koymanızı, bacak bacak üstüne atmadan tabanlarınızı yere koymanızı/dayamanızı ister.)

The fear is that crossed legs might skew the reading by temporarily raising your blood pressure.
the fear is that= tansiyon ölçümünde kol ve ayakların serbest bırakılması şu riskten/endişeden dolayıdır.
to skew= çarpıtmak, saptırmak, değiştirmek, etkilemek
* However, in these studies, factors such as religion may skew the results.
  (Ancak/Bununla birlikte bu çalışmada inanç gibi faktörler sonuca etki etmiş olabilir/sonucun farklı çıkmasına sebebiyet vermiş olabilir.)
reading= ölçüm, rakamsal/sayısal değer, bulgu, gösterge, derece
* Take a reading from the thermometer.
  (Termometreye bakıp ölçüm al.)
* The gauge must be giving a faulty reading.
  (Ölçü aleti/Sayaç hatalı ölçüm yapmış olmalı.)
to skew the reading= ölçümü/değeri/sonucu etkilemek/saptırmak/değiştirmek
to raise= (miktarı/sayıyı) yükseltmek, artırmak, büyütmek, yukarı çıkarmak
* They can raise your rent.
  (Kiranızı artırabilirler/yükseltebilirler.)
(Bacak bacak üstüne atmanın kan basıncını/tansiyonu geçici olarak yükseltip/artırıp ölçüme etki edebileceği riski bulunmaktadır/endişesi/kaygısı duyulmaktadır.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder