to dump someone
= to suddenly end a romantic relationship with (someone)
to leave someone, to break up with someone
to end a romantic relationship with (someone) unexpectedly and without mutual consent
= (sevgiliyi) terk etmek, bırakmak, ayrılmak
to dump someone english |
* I dump my girlfriend when I discover she cheats on me.
(Beni aldattığını anladığımda/öğrendiğimde/öğrendiğim an kız arkadaşımı terk ederim/bırakırım.)
* Why did you dump me?
(Niçin/Neden beni terk ettin/bırakıp gittin?)
* Did you hear he's dumped his girlfriend?
(Duydun mu kız arkadaşını terk etmiş/kız arkadaşından ayrılmış.)
(Kız arkadaşını terk ettiğini/Kız arkadaşından ayrıldığını duymuş muydun?)
* She dumped her boyfriend when she fell in love with a rich man.
(Zengin bir adama aşık olunca/gönlünü kaptırınca erkek arkadaşını terk etti/erkek arkadaşından ayrıldı.)
* She dumped him for a richer man.
(Daha zengin bir adam için/uğruna onu terk etti/ondan ayrıldı.)
* If he's so awful, why don't you just dump him?
(Bu kadar kötü biriyse/Madem bu kadar kötü biri, neden onu terk etmiyorsun/ondan ayrılmıyorsun?/onu terk etsene/ondan ayrılsana!)
* Brady's really upset – his girlfriend’s just dumped him.
(Brady çok üzgün/Brady'nin hiç keyfi yok. Kız arkadaşı onu daha yeni terk etti/terk edeli çok olmadı.)
* I'm dying and my wife dumps me.
(Ölüyorum/Ölmek üzereyim/Ölümüm çok yaklaştı ve karım beni terk ediyor.)
* My boyfriend dumped me when he found out I was pregnant.
(Hamile olduğumu öğrenince erkek arkadaşım beni terk etti/benden ayrıldı.)
* I'd dump someone if they didn't treat me right.
(Bana saygılı/düzgün/adam gibi davranmayan birini terk ederim/birinden ayrılırım.)
* I'm the reason your girlfriend dumped you.
(Kız arkadaşın/Sevgilin seni benim için terk etti/bıraktı.)
(Kız arkadaşının seni terk etmesinin müsebbimi benim.)
* My last girl dumped me with a text message.
(Son kız arkadaşım/sevgilim beni terk ettiğini mesaj atarak söyledi/söylemişti.)
* No, he didn't dump me, we're still dating.
(Hayır beni terk etmedi/benden ayrılmadı, hala çıkıyoruz/beraberiz.)
* The last time you beat her up, did she dump you?
(Onu son dövdüğünde/dövdüğün zaman seni terk etti mi/etmiş miydi?)
* Jenny was heartbroken when her boyfriend dumped her.
(Erkek arkadaşı onu terk ettiğinde/ondan ayrıldığında Jenny'nin kalbi kırılmıştı/Jenny çok üzülmüştü.)
* When her boyfriend dumps her, you are secretly delighted.
(Erkek arkadaşı onu terk ederse/onu bırakırsa, için için sevineceksin/bayram edeceksin buna/bundan içten içe memnun/hoşnut olacaksın.)
* She was dumped by her boyfriend via a text message.
(Erkek arkadaşı mesaj atarak ondan ayrıldığını söylemiş.)
* Franco is willing to dump his fiance Natalie.
(Franko, nişanlısı Natalie'yi terk etmek istiyor/Natalie'den ayrılmak istiyor.)
(Franko'nun nişanlısı Natalie'den ayrılma niyeti var.)
* He's been a little crabby since his girlfriend dumped him.
(Kız arkadaşı onu terk ettiğinden beri biraz aksileşti/huysuzlaştu/aksi/huysuz biri oldu/olup çıktı.)
* And to make matters worse, Jill dumped me last night.
(Ve bir de bu yetmezmiş gibi/bir de bunun üstüne/Daha da beteri/kötüsü Jill dün akşam beni terk etti.)
(Dün akşam Jill'in beni terk etmesi işin tuzu biberi oldu.)
* After Tom dumped Mary, she started seeing John.
(Tom'un onu terk etmesinin ardından Mary John'la görüşmeye/çıkmaya/birlikte olmaya başladı.)
* We all wondered why she had dumped such a nice man.
(Hepimiz, onun bu kadar iyi bir adamı/erkeği niye terk ettiğini merak ettik/anlamadık/bu kadar iyi birini terk etmesine şaşırdık/bir anlam veremedik.)
* Tom is utterly obsessed with food. No wonder Mary dumped him!
(Tom kafayı tamamen yiyeceklerle bozmuş/Tom'un aklı fikri yiyecek. Mary'nin onu niye terk ettiğine şaşmamalı/niye terk ettiği belli oluyor/Mary onu boşuna terk etmemiş/Mary'nin onu terk etmesi çok normal.)
* She dumped him because she thought he was a jerk.
(Onun bir ahmak/dallama olduğunu düşündüğü için ondan ayrıldı/onu terk etti.)
* She got tired of his waffling and dumped him.
(Dırdırından/Boş boş konuşmalarından bıkıp/ona gına gelip onu terk etti/ondan ayrıldı.)
* When she dumped me, the shock of it was like a huge gong going off and scrambling all my thoughts.
(Beni terk ettiği zaman/terk ettiğinde olayın şoku/yaşadığım şok, çding dong diye çalıp tüm zihnimi allak bullak eden kocaman bir çan gibiydi.)
* She told me that if I don't stop smoking she's going to dump me. Sounds like an ultimatum to me!
(Sigarayı bırakmazsam beni terk edeceğini/benden ayrılacağını söyledi. Bana ültimatom veriyor/vermeye kalkıyor ya!)
* Why don't you just call a spade a spade and admit that she dumped you for that American guy she met at the English school?
(Neden onun seni İngilizce okulunda/kursunda tanıştığı Amerikalı adam/çocuk için terk ettiğini açıkça/dobra bir şekilde söyleyip kabul/itiraf etmiyorsun?)
* When the singer appeared on stage, the audience gave him the bronx cheer, because he dumped his wife for another woman.
(Şarkıcı sahneye çıktığı zaman, seyirciler karısını başka bir kadın uğruna terk ettiği için onu/şarkıcıyı yuhaladılar/şarkıcıya yuh çektiler.)
* He'd been really lax since his girlfriend dumped him.
(Kız arkadaşı onu terk ettiğinden beri iyice saldı/herşeyi boşladı/hiçbir şeyi umursamıyor.)
* He was never good enough. Anybody who would just dump you like that and walk away. He doesn't deserve a second chance.
(O hiçbir zaman sana göre/layık/uygun biri değildi. Seni öylece terk edip gidecek hiç kimse sana layık değildir/seni hak etmiyor demektir. O, ikinci bir şansı hak etmiyor.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder