to wear
= to use or have (something) on your body
= takmak, kullanmak
üzerinde bulundurmak, üzerinde taşımak
to wear english |
* Do you have to wear a tie at work?
(İş yerinde kravat takman gerekiyor mu/kravat takmak zorunda mısın?)
* Any man wearing a toupee fears a windy day.
(Peruk takan/kullanan kimseler/Peruk takanlar/Peruklu insanlar rüzgarlı bir günde peruk takmaktan korkar/çekinir.)
* Why doesn't your dog wear a muzzle?
(Köpeğin neden bir ağızlık takmıyor/Köpeğinin neden bir ağızlığı yok?)
* Her face is covered with pimples and she wears humongous braces.
(Yüzü sivilceyle kaplı/sivilce dolu/Yüzünü sivilceler sardı ve kocaman/çok büyük diş teli takıyor.)
* He always wanted to wear my badge.
(Her zaman/Hep rozetimi alıp takmak isterdi.)
* I thought you were wearing a condom.
(Prezervatif taktın sanıyordum.)
* Mary is sensitive to light, so she wears sunglasses.
(Mary/Mary'nin gözleri ışığa karşı hassastır/duyarlıdır/ışıktan etkileniyor, bu yüzden o güneş gözlüğü takıyor.)
(Gözleri ışığa karşı hassas/duyarlı olduğu için/ışıktan etkilendiği için Mary güneş gözlüğü takıyor.)
* I wear a hearing aid and I can read lips.
(İşitme cihazı takıyorum/kullanıyorum ve dudak okuyabiliyorum.)
* How long have you been wearing contacts?
(Ne kadar süredir/Ne zamandan beri lens takıyorsun/kullanıyorsun?)
* A lot of kids don't wear bicycle helmets.
(Çoğu çocuk/Çocukların çoğu bisiklet kaskı takmıyor/takmaz.)
* Were you wearing a seat belt?
(Emniyet kemeri takıyor muydun/Emniyet kemerin takılı mıydı?)
* Tom doesn't wear glasses, but he used to.
(Tom gözlük takmıyor/kullanmıyor ama eskiden takardı/Tom gözlüklü değil ama eskiden gözlüklüydü.)
* Two men wearing ski masks entered the bank.
(Kayak maskeleri takan/Kayak maskeli iki adam bankaya girdi.)
* You can't wear that hat to school.
(O şapkayı okulda takamazsın.)
* Why aren't you wearing your wedding ring?
(Evlilik yüzüğünü/Alyansını neden/niye takmıyorsun?)
* You supposed to be wearing your name tag.
(İsim etiketini/Yaka kartını takman/kıyafetinin üzerinde bulundurman gerekiyor.)
* The tall man wore a pink carnation in his lapel.
(Uzun boylu adam yakasına pembe karanfil takmıştı.)
* I didn't see anyone wearing a hat.
(Şapka takan/Şapkalı birini/kimseyi görmedim.)
* I wore the earrings that you gave me for my birthday.
(Doğum günümde bana verdiğin/hediye ettiğin küpeleri taktım.)
* The police asked Tom to wear a wire.
(Polis Tom'dan dinleme cihazı takmasını istedi/üzerinde dinleme cihazı taşımasını istedi.)
* Tom doesn't like to wear a watch.
(Tom saat takmayı sevmez/sevmiyor.)
* How can you trust a man who wears both a belt and suspenders?
(Hem kemer hem pantolon askısı takan/kullanan birine güvenebilir misin/kim güvenir?)
* People wear masks to prevent getting a disease.
(İnsanlar hastalık kapmamak için/bir hastalığa yakalanmamak için maske takarlar.)
* My aunt wears glasses when she reads the papers.
(Teyzem/Halam gazete okurken gözlük takar.)
* He wore his gun at the hip, cowboy-style.
(Silahını kovboy gibi kalçasına takmıştı.)
* Tom might have been injured much worse if he hadn't been wearing a helmet.
(Eğer/Şayet kask takmıyor olsaydı Tom daha kötü/feci yaralanabilirdi.)
* When I wear a wig no one notices.
(Takma saç/Peruk taktığımı/kullandığımı kimse fark etmiyor/anlamıyor/çakmıyor/taktığımın/kullandığımın kimse farkına varmıyor.)
* I wear a hat whenever I go outside.
(Ne zaman dışarı çıksam/Her dışarı çıktığımda şapka takarım.)
* I bought a pendant to wear to the party.
(Partide takmak için bir kolye satın aldım.)
* My son began wearing glasses when he was three.
(Oğlum üç yaşındayken gözlük takmaya/kullanmaya başladı.)
* You can wear headphones instead of muting your speakers to keep unwanted audio out of your narration.
(İstenmeyen sesleri anlatımınızın dışında tutmak için hoparlörlerin sesini kapatmak yerine kulaklık takabilirsiniz.)
* A: Do you work here?
(Burada mı çalışıyorsunuz?)
B: No, I'm wearing this nametag to resolve my painful identity crisis.
(Hayır/Yok (burada çalışmıyorum), bu yaka kartını, başıma bela olan/muzdarip olduğum/beni bezdiren kimlik krizinden/kargaşasından/bunalımından kurtulmak/çıkmak için/kurtulayım diye takıyorum.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder