20 Ekim 2015 Salı

Gramer Notları 2

Using of also / as well / too / either

ALSO / AS WELL / TOO / EITHER kullanımı

ingilizce gramer as well also too either neither
also as well too either english grammar


* The adverbs of addition "also", "as well" and "too" have similar meanings, but they do not go in the same position in sentences.
  ("Also", "as well" ve "too" zarflarının/belirteçlerinin üçü de "de/da, dahi, keza" anlamına sahiptir fakat cümle içinde kullanıldıkları yerler farklıdır.)

* "Also" is usually used with the verb. "Too" and "as well" usually go at the end of a sentence or clause.
  ("Also" genel olarak fille kullanılır/fiilden önce gelir; "as well" ile "too", genel olarak cümle sonunda kullanılır.)

* Note that "as well" is not very common in American English.
  (As well, Amerikan İngilizcesinde pek yaygın değildir/kullanılmaz.)

* "As well" is much more common in speaking than in writing, and is more common in speaking than "also".
  ("As well" yazı İngilizcesine nazaran konuşma İngilizcesinde daha yaygındır. Ayrıca konuşma ingilizcesinde "also"dan daha yaygındır.)

- He was fat, and he was also short.
- He was fat, and he was short as well.
- He was fat, and he was short too.
  (Şişmandı/Kiloluydu ve boyu da kısaydı.)

- She not only sings; she also plays the piano.
- She not only sings; she plays the piano as well.
- She not only sings; she plays the piano too.
  (Sadece şarkı söylemez/söylemiyor; piyano da çalar/çalıyor.)

* "Also" is commonly used in writing, but is less common in speaking.
  ("Also" daha çok yazı dilinde yaygındır, konuşma dilinde çok fazla kullanılmaz.)

* Also occupies different positions in a sentence.
  (Also bir cümlede farklı yerlerde bulunur.)

* "Also" is used in front position to emphasise what follows or to add a new point or topic.
  ("As well" ile "too" cümle başına gelmez. "Also" verilecek yeni bir bilgiye vurgu yapmak için cümle başına gelebilir.)
  When we use "also" at the beginning of a sentence, it means "moreover".
  (Cümle başında kullanılan "also", "moreover" -dahası, üstelik, hem de- ile aynı anlama gelir.)
  When used at the beginning of a clause, also can refer to the whole of it.
  ("also" cümle başında kullanıldığında, cümlenin tamamına atıfta bulunulur.)
  (Cümle başında kullanımında "also"dan sonra virgül geldiğine dikkat edin.)

- It's a nice house, but it's very small. Also, it needs a lot of repairs.
  (Güzel/Hoş bir ev ama çok küçük. Aynı zamanda çok da tamir gerektiriyor/ister.)

- It's very humid. Also, you can easily get sunburnt.
  (Hava çok nemli. İnsanı da çok kolay yakar/Kolayca da bronzlaşır insan bu sıcakta/havada.)

- OK, I'll phone you next week and we can discuss it then. Also, we need to decide who will be going to Singapore.
  (Tamam/Pekala, önümüzdeki hafta ararım seni, bu meseleyi o zaman konuşuruz. Haa bir de Singapur'a kimin gideceğine karar vermemiz/kimin gideceğini belirlememiz gerekiyor/lazım.)

* We use "also" in the normal mid position for adverbs, between the subject and main verb, or after the modal verb or first auxiliary verb, or after be as a main verb.
  (Also zarf/belirteç olarak cümlenin ortasında kullanıldığında, özne ile temel fiilin arasında ya da modal ve yardımcı fiiller ile to be fiilinden sonra yer alır.)
  In this position, the meaning of "also" usually connects back to the whole clause that comes before.
  (Also cümle ortasındaki kullanımında kendinden önceki tümceyle/cümleyle bağlantı kurar.)

- She works very hard but she also goes to the gym every week.
  (Çok sıkı çalışıyor ama her gün spor salonuna da gidiyor.)

- I am also coming with you.
  (Ben de seninle geliyorum.)

- I've been working in the garden this week, and I've also been reading a lot.
  (Bu hafta bahçedeyim/bahçeyle uğraşıyorum, ayrıca çokça kitap da okuyorum.)

* In end position, "also" normally connects two phrases. We use "as well" and "too" instead of "also", in end position, especially in speech:
  (Also cümle sonundaki kullanımında iki ifade arasında bağlantı kurar. Ama "also" genellikle cümle sonunda kullanılmaz. "As well" ve "too" kullanımı çok daha yaygındır. Bilhassa konuşma/sokak dilinde.)

- She contacted him in the office but he didn't answer the phone. His mobile phone was silent also.
  (or His mobile phone was silent too. or … was silent as well.)
  (Ofisinden onu aramış ama telefona bakmamış/cevap vermemiş. Cep telefonuna da bakmamış/cebini de açmamış.)

* The adverbs "also", "as well" and "too" can refer to different parts of a clause, depending on the meaning. The exact meaning is usually conveyed by stressing the word or phrase that also/as well/too refers to.
  ("Also", "as well" ve "too" zarfları cümlenin farklı yerlerine vurgu yaparak değişik anlamlara gelebilir.)

- We work on Saturdays as well.
  (-Cumartesi günleri çalışan diğer insanlar gibi- biz de cumartesi günleri çalışırız/çalışıyoruz.)
  (-Cumartesi günleri başka şeyler yaparız- cumartesi günleri çalışırız da.)
  (-Diğer günler çalışırız- cumartesi günleri de çalışırız.)

* "As well" and "too" can be used in imperatives and short answers. "Also" is not usually used in these sentences.
  ("as well" ile "too", emir cümleleri ve kısa cevaplarda kullanılır. Bu anlamda "also" pek kullanılmaz.)

- Give me some bread as well, please. (More natural than "Also give me ..."
  (Biraz ekmek de verin/getirin lütfen.) (Also give me … demekten daha doğaldır.)

- A: She is pretty. B: Her sister is (pretty) as well. (More natural than "Her sister is also.")
  (A: Çok hoş/tatlı bir kız. B: Kız kardeşi de çok hoş bir kız.) ("Her sister is also" kullanımından daha doğaldır.)

- A: I have got the invitation. B: I have too. (More natural than "I have also.")
  (A: Davetiyem var/Bana davetiye verildi. B: Benim de var/Bana da verildi.) ("I have also." kullanımından daha doğaldır.)

- A: I've got a headache. B: I have too. (More natural than "I have also.")
  (A: Başım ağrıyor. B: Benim de.) ("I have also" demekten daha doğaldır.)

* In informal speech, we often use "me too" as a short answer.
  (Çok teklifsiz/gayrı resmi dilde kısa cevap olarak "me too" kullanılır.)
  ("me too" yerine daha resmi dilde "So am I" ya da "I am too" denir ama "I also" denmez.)

- A: I am going home. B: Me too. (Less formal than "So am I" or "I am too")
  (A: Eve gidiyorum/gideceğim. B: Ben de. ("So am I" ya da "I am too" ifadelerinden resmiyet olarak daha düşüktür.)

- A: They came early yesterday. B: So did we.
  (A: Onlar dün erken geldiler. B: Biz de -erken geldik-.)

* We usually put "too" in end position.
  ("too" genellikle cümle sonunda kullanılır.)

- Gill's having chicken. I'll probably have chicken too.
  (Gill tavuk sipariş ediyor/yiyecek. Ben de galiba tavuk sipariş ederim/yerim.)

- She looks really tired and she must be really hungry too.
  (Çok yorgun görünüyor ve çok da aç olmalı.)

* In a very formal style, too can be used immediately after the subject.
  (Resmi ya da edebi dilde "too" hemen özneden sonra kullanılabilir.)
  Too can occur immediately after the subject, if it refers directly to the subject.
  ("too" eğer direkt/doğrudan özneye refer ediyorsa/vurgu yapıyorsa öznenin hemen ardından gelir.)
  "too" does not normally occur after a modal or auxiliary verb.
  ("too" çoğunlukla/genel olarak yardımcı fiillerden sonra gelmez.)
  We sometimes write commas before and after "too".
  (Bazen "too"dan önce ve sonra virgül konulur.)

- I, too, have been in such situations.
  (Ben de böyle durumlarla karşılaştım/Benim de başıma böyle şeyler geldi.)

- I, too, have experienced despair.
  (Ben de çaresizlik yaşadım/Benim de kendimi çaresiz hissettiğim oldu.)

- I too thought she looked unwell.
  (Bana da iyi görünmüyor gibi gelmişti.)

- We, too, have been very pleased to receive the prize on her behalf.
  (Biz de ödülü kazanmasına onun adına çok sevindik/mutlu olduk.)
  (We have too been very pleased …)

* Too is especially common in responses to fixed expressions such as giving good wishes, and in responses consisting of a single object pronoun.
  ("too"nun bilhassa/özellikle iyi dilekte bulunma gibi klişe/belirli ifadelerde ve tek nesne zamiri içeren kısa cevaplarda kullanımı çok yaygındır.)

- A: Enjoy the play. B: Thanks. You enjoy your evening too.
  (A: İyi oyunlar. B: Teşekkürler. Size de iyi eğlenceler.)
  (You enjoy your evening as well. or You also enjoy your evening.)

- A: I need to go to the gym. B: Yeah, me too.
  (A: Spor salonuna gitmem lazım. B: Benim de.)
  (Yeah, me also. or Yeah, me as well.)

* We use "either", not "also", "as well" or "too" to connect two negative ideas.
  (İki olumsuz düşünceyi/ibareyi birbirine bağlamak için "either" kullanılır. "Also", "as well" ve "too" kullanılmaz.)
  (Tıpkı "me too" gibi çok teklifsiz/gayrı resmi dilde olumsuz kısa cevap olarak "me neither" kullanılır.)

- Bill's not here. I don't think Dave is either, is he?
  (Bill burada değil/yok. Bence David de burada değildir/David'in de burada olduğunu/olacağını sanmıyorum, öyle değil mi?)
  (I don't think Dave is also/as well/too.)

- A: That's not in paperback yet. It's not been in any book clubs either, has it? B: No.
  (A: Henüz kitap olarak basılmadı/çıkmadı. Hiçbir kitap kulübünde de bulunmuyor, öyle değil mi? B: Evet öyle.)
  (It’s not been in any book clubs also/as well/too, has it?)

- Fatma doesn't speak French. Elif doesn't speak French either.
  (Fatma Fransızca bilmez/konuşamaz. Elif de Fransızca bilmez/konuşamaz.)

- A: I didn't go to school. B: I didn't either.
  (A: Dün okula gitmedim. B: Ben de.)

- A: I don't live in London. B: Me neither.
  (A: Londra'da yaşamıyorum/oturmuyorum. B: Ben de -Londra'da yaşamıyorum/oturmuyorum-.)

- It was a really nice hotel, and it wasn't very expensive either.
  (Çok güzel bir hoteldi ve çok pahalı da değildi.)

* "either" ifadesinin kısa cevaplarda kullanımında "neither" şeklindeki ifadesi daha formal/resmi kullanımdır.

- A: I'm not a teacher at this school. B: I'm not either. / B: Neither am I.
  (A: Ben bu okulda öğretmen değilim. B: Ben de değilim.)

- A: I haven't been to England. B: His sister hasn't either. / B: Neither has his sister.
  (A: İngiltere'de bulunmadım/İngiltere'ye gitmedim. B: Onun kız kardeşi de -gitmedi/bulunmadı.)


Examples / Örnekler

- We are selling the house and the furniture too/as well.
  (Evi satıyoruz, ve mobilyaları da -satıyoruz-.)

- Old cars are cheaper to buy, but they tend to use more petrol. Also, there is a greater risk of accidents.
  (Eski arabalar daha ucuza alınabilir, fakat genellikle daha çok petrol/yakıt tüketirler. Aynı zamanda/Ayrıca, kaza riski daha çoktur/fazladır.)

- Oktay teaches skiing as well.
  (Oktay da kayak öğretir/eğitimi verir. / Oktay kayak da öğretir.)

- A: I've got an idea! B: Me too.
  (A: Bir fikrim var! B: Benim de.)
  (Daha formal/resmî İngilizcede: "So have I!" veya "I have too!" kullanılır.)

- I've also read her other novels.
  (Onun öbür/öteki/diğer romanlarını da okudum.)

- If he wants to go too, he should meet us at 8:00.
  (Eğer o da gitmek/gelmek istiyorsa, bizimle 8'de buluşması gerekiyor.)

- Donna is working on a solution to the problem. I, too, am trying to find a way to resolve the conflict.
  (Donna sorunun çözümü üzerinde çalışıyor/uğraşıyor. Ben de meselenin halli/çözümü için bir yol bulmaya çalışıyorum/uğraşıyorum.)

- The weather wasn't very appealing. I also wanted to stay home and finish my book. That's why I didn't go to the beach.
  (Hava çok güzel değildi. Ben de evde kalıp kitabımı bitirmek istedim. İşte/Zaten bu yüzden/sebeple plaja gitmedim.)

- The car wasn't expensive, and I needed a way to get around town too. That's why I bought it.
  (Araba pahalı değildi, benim de şehri dolaşabileceğim bir şeye ihtiyacım vardı. Bu yüzden arabayı aldım.)

- He is lazy. He doesn't study either. That’s why he doesn't do well in school.
  (O tembel biridir/tembelin tekidir. Derslerine çalışmaz da. Zaten bu yüzden okulda/derslerinde başarılı olamıyor/değil.)

- Jane is too short. She is not a good athlete either. I don't think she would make a good basketball player.
  (Jane çok/aşırı kısa boylu biri. İyi bir atlet de/sporcu da değil. İyi bir basketbolcu olabileceğini sanmıyorum/düşünmüyorum.)

- A : I want to be a doctor. B: So does my brother.
  (A: Doktor olmak istiyorum. B: Kardeşim de -doktor olmak istiyor-.)

- A : My cat can swim. B: So can mine.
  (A: Benim kedim yüzebiliyor. B: Benimki de -benim kedim de yüzebiliyor-.)

- I am on your side. Robert is too.
  (Ben senin yanındayım/tarafındayım/seni tutuyorum/destekliyorum. Robert da -seni tutuyor-.)

- My father didn't want to go to the cinema. He didn't want us to go either.
  (Babam sinemaya gitmek istemedi. Bizim de gitmemizi istemedi/Bize de gitmeyin dedi.)

- I, too, had expected him to pass.
  (Ben de o -sınıfı/sınavı- geçer diye/onun geçeceğini ummuştum.)

- I met many old school friends at the party. I also met some of our teachers.
  (Partide bir çok eski okul arkadaşımla karşılaştım/arkadaşımı gördüm. Öğretmenlerimizden bazılarını da/Bir iki öğretmenimi de gördüm/Öğretmenlerimizden bazılarıyla da karşılaştım.)

- I don't like mathematics and I don't like science either.
  (Matematiği sevmem, ayrıca feni de sevmem.)

- I should also have gone to post office.
  (Benim de postaneye gitmem gerekiyordu.)

- The house is far from the city center; also, it is too small for us.
  (Ev şehir merkezinden uzak, ayrıca/bir de bize çok küçük gelir.)

- He got his article published. He also won an award.
  (Makalesini/yazısını yayınlattı. Ödül de kazandı/aldı.)

- When they withdraw their forces, we shall also withdraw ours.
  (Güçlerini/Askerlerini geri çektiklerinde/geri çektikleri zaman, biz de bizimkilerini/bizim askerlerimizi geri çekeceğiz.)

- Janaki is a keen photographer. She also likes to paint.
  (Janaki bir fotoğraf düşkünüdür. Resim yapmayı da seviyor/sever.)

- Some tablet computers can also be used to make phone calls.
  (Bazı tablet bilgisayarlar aynı zamanda telefon açmak için de kullanılabilir/kullanılabilmektedir.)

- I am not about to buy this house. It is small. Also, it needs a lot of repairs.
  (Bu evi almaya niyetim yok/Bu evi asla almam. Ev küçük. Ayrıca bir çok tamirat da gerektiriyor/istiyor.)

- I know you don't like me. I don't like you either.
  (Beni sevmediğini biliyorum/Biliyorum beni sevmiyorsun. Ben de seni sevmiyorum/senden hoşlanmıyorum.)

- No one believes me, and he doesn't either.
  (Kimse bana inanmıyor, o da -bana inanmıyor-.)

- My parents don't come here often. Neither does Alex.
  (Ailem buraya sık sık gelmez. Alex de -sık sık gelmez-.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder