15 Ekim 2015 Perşembe

Çeviri Çalışmaları 6

Learn English Through News / Haberlerle İngilizce


Playboy to drop naked women images

Playboy magazine is to stop publishing images of naked women as part of its redesign, it has emerged.
Its US owners say the internet has made nudity outdated, and pornographic magazines are no longer so commercially viable, the New York Times reports.
Playboy's circulation has dropped from 5.6 million in the 1970s to the current 800,000, official figures show.
However, the magazine will still feature women in provocative poses - though not fully nude.
The decision was apparently taken last month at a meeting attended by Playboy founder and current editor-in-chief Hugh Hefner.
Magazine executives admitted that Playboy - which was founded in 1953 - had been overtaken by the changes it pioneered, according to the New York Times.
"That battle has been fought and won," Playboy chief executive Scott Flanders is quoted as saying by the newspaper.
"You're now one click away from every sex act imaginable for free. And so it's just passe at this juncture."
Gone, too, are the days when interviews with figures of the stature of Martin Luther King Jr, Malcolm X and Jimmy Carter made Playboy so culturally and politically significant, says the BBC's Nick Bryant in New York.

Playboy's website has already banished nudity, partly to give it access to social media platforms like Facebook and Twitter. And its popularity has soared, with web traffic quadrupling.


haberlerle ingilizce öğrenmek
Learn English Through News Haberlerle İngilizce

-------------- ---------------
Playboy to drop naked women images
to drop= son vermek, sonlandırmak, bitirmek, devam etmemek, yapmayı bırakmak
* I'm going to drop yoga and do aerobics instead.
  (Yoga yapmayı bırakacağım, onun yerine aerobik yapacağım.)
to drop naked women images= çıplak kadın fotoğrafları yayınlamaya son vermek
(Playboy dergisi çıplak kadın fotoğrafları yayınlamaya son verecek/veriyor/fotoğraflarını yayınlamayı bırakıyor/terk ediyor)
(Playboy dergisinde artık/bundan böyle çıplak kadın fotoğrafları yayınlanmayacak)
(Playboy'da çıplak kadın fotoğraflarına son)
= (Playboy to stop publishing images of nude women)
   (Playboy to no longer feature nude women)
   (Playboy magazine abandons nudity)
   (Playboy magazine will no longer print pictures of fully naked women)
not: gelecekte planlanmış eylemlerin ifadesinde kullanılan "be to do something" kalıbı gazete manşetlerinde "be" düşürülerek kullanılır. Bu manşet aslında "Playboy is to drop naked women images" şeklinde idi.

Playboy magazine is to stop publishing images of naked women as part of its redesign, it has emerged.
to stop publishing images of naked women= çıplak kadın fotoğrafları yayınlamayı bırakmak
as part of= kapsamında, çerçevesinde, bağlamında, ..nın bir parçası/gereği olarak
to emerge= ortaya çıkmak, açığa çıkmak, öğrenilmek
* It emerged that he had saved a child by donating his kidney.
  (Böbreğini bağışlayarak bir çocuğun hayatını kurtardığı öğrenildi/ortaya çıktı.)
(Playboy dergisinin yeni tasarımının bir parçası/gereği olarak/yeni tasarım çalışmaları kapsamında/çerçevesinde/doğrultusunda çıplak kadın fotoğrafları yayınlamayı bırakacağı/bıraktığı/artık/bundan sonra yayınlamayacağı öğrenildi/ortaya çıktı.)

Its US owners say the internet has made nudity outdated, and pornographic magazines are no longer so commercially viable, the New York Times reports.
to make something outdated= bir şeyi demode/modası geçmiş kılmak/haline getirmek
no longer= artık, bundan böyle (cümleye olumsuz/negatif mana katar.)
I am no longer the person I used to be. 
  (Ben artık eski ben değilim.)

viable= uygulanabilir, hayata geçirilebilir, yapılabilir, gerçekleştirilebilir
commercially viable= ticari olarak/ticareten yapılabilir, ticareti yapılırsa kâr/kazanç elde edilebilir

to report= bildirmek, haber vermek
(The New York Times gazetesinin haberine göre, Playboy dergisinin Amerikalı sahipleri, internetin çıplaklığı demode kıldığını/İnternet ile çıplaklığın modasının geçtiğini, pornografik dergilerin/yayınların artık ticari olarak çok/pek bir geçerliliklerinin kalmadığını/çok elverişli olmadığını/ticareten pek mantıklı olmadığını söylüyor/ifade ediyor.

Playboy's circulation has dropped from 5.6 million in the 1970s to the current 800,000, official figures show.
to drop= (miktar/fiyat/sayı vb) düşmek, gerilemek, azalmak
* We had to drop our prices because of the recession.
  (Resesyon/Durgunluk sebebiyle fiyatları düşürmek/aşağı çekmek zorunda kaldık.)
official figures= resmi rakamlar, yayınlanan/ilan edilen rakamlar
to show= göstermek, ortaya koymak
(Resmi rakamlar Playboy dergisinin tirajının 1970'lerdeki 5.6 milyondan bugün 800 bine düştüğünü/gerilediğini gösteriyor/söylüyor.)
(Resmi rakamlara göre Playboy dergisinin tirajı 1970'lerde 5.6 milyon iken bugün 800 bine düştü/geriledi.)

However, the magazine will still feature women in provocative poses - though not fully nude.
still= yine, yine de, gene
to feature= yayınlamak, (dergide vb) yer vermek
* The next issue will feature articles on divorce.
  (Gelecek sayıda boşanma konusunda/boşanmayla ilgili yazılar yayınlanacak/yer alacak.)
woman in provocative poses= tahrik edici şekilde poz veren kadın, seksi duyguları canlandıracak/harekete geçirecek şekilde duran kadın
though= ..se bile, ..se de, gerçi, her ne kadar
(Fakat/Bununla birlikte dergi tamamen/bütünüyle çıplak olmasa da tahrik edici/baştan çıkarıcı/kışkırtıcı kadın fotoğrafları yayınlamaya devam edecek/yayınlamayı/kullanmayı sürdürecek/fotoğraflarına yer vermeye devam edecek/yer vermeyi sürdürecek.)

The decision was apparently taken last month at a meeting attended by Playboy founder and current editor-in-chief Hugh Hefner.
apparently= anlaşılan, belli ki, öyle görünüyor ki, galiba
to take a decision= karar almak, karar vermek, karara varmak 
to attend= katılmak, iştirak etmek
(Bu kararın Playboy dergisinin kurucusu ve şimdiki/bugünkü baş editörü/genel yayın yönetmeni olan Hugh Hefner'in de katıldığı geçen ayki bir toplantıda alındığı anlaşılıyor/tahmin ediliyor.)

Magazine executives admitted that Playboy - which was founded in 1953 - had been overtaken by the changes it pioneered, according to the New York Times.
to admit= itiraf etmek, kabul etmek
to be found in= ...da kurulmak/temeli atılmak
to overtake(başarı vb olarak) geride bırakmak, geçmek, sollamak, üstün çıkmak
* Television soon overtook the cinema as the most popular form of entertainment.
  (Televizyon kısa bir zamanda en popüler/en çok kullanılan eğlence şekli olarak sinemayı geride bıraktı/geçti/solladı.)
to pioneer= öncülük etmek/yapmak, çığır açmak, kapı açmak
* He pioneered in the development of airplanes.
  (Uçakların geliştirilmesine öncülük etti.)
according to= ..e göre, ..e bakılırsa
(New York Times gazetesinin haberine göre, derginin yöneticileri 1953 yılında kurulan/yayın hayatına başlayan playboy dergisinin, bizzat kendisinin öncülük ettiği/başlattığı değişimin gerisinde kaldığını/değişimin hızına yetişemediğini/değişimle baş edemediğini itiraf/kabul ediyorlar.)

"That battle has been fought and won," Playboy chief executive Scott Flanders is quoted as saying by the newspaper.
to fight= mücadele etmek
to win= kazanmak, galip gelmek
to quote: aktarmak, alıntı yapmak
(Gazetenin aktardığı/alıntı yaptığı konuşmasında/sözlerinde Playboy dergisinin icra kurulu başkanı/baş yöneticisi Scott Flanders "O savaş/mücadele verildi ve kazanıldı."

"You're now one click away from every sex act imaginable for free. And so it's just passe at this juncture."
to be one click away from= ..dan bir tık uzakta olmak, ..nın bir tık uzağında olmak
imaginable= hayal edilebilir, düşünülebilir, akla gelebilecek
for free= bedava, parasız, ücretsiz, beleşe
and so: bu nedenle, bu yüzden, bundan dolayı/ötürü
passe= demode, eskide kalmış, modası geçmiş
juncture= dönem, devir, zaman
(Artık/Bugün aklınıza gelebilecek her cinsel/seksüel şey bedavaya/ücretsiz olarak bir tık uzağınızda duruyor/bir tıkla elinizin altında. Bu nedenle bu dönemde/zamanda dergide çıplak kadın fotoğrafı yayını demode/modası geçmiş kalıyor diye söyledi.)

Gone, too, are the days when interviews with figures of the stature of Martin Luther King Jr, Malcolm X and Jimmy Carter made Playboy so culturally and politically significant, says the BBC's Nick Bryant in New York.
gone= geride kalmış, mazi olmuş
figure= şahsiyet, kişi
stature= prestij, itibar, önem
figures of the stature= prestijli/önemli kişiler/isimler/şahsiyetler, prestij sahibi kişiler/şahsiyetler
to make something significant= bir şeyi önemli hale getirmek/önemli kılmak, bir şeye önem kazandırmak
(BBC New York muhabiri Nick Bryant; Martin Luther King'in oğlu, Malcolm X ve Jimmy Carter gibi önemli kişilerle yapılan röportajların Playboy dergisini kültürel ve siyasal olarak önemli kıldığı günlerin de artık geride kaldığını söylüyor.)

Playboy's website has already banished nudity, partly to give it access to social media platforms like Facebook and Twitter. 
already= çoktan, zaten, daha önceden
to banish= çıkarmak, durdurmak, son vermek, bitirmek
partly= kısmen, bir ölçüde
to give someone/something access to= bir şeyi bir şeye bağlamak/erişimini sağlamak
* The highway will also give Kosovo access to the Adriatic Sea.
  (Otoyol ayrıca Kosova'yı Adriyatik Denizine bağlayacak.)
(Playboy dergisinin internet sitesi, sırf bu yüzden olmasa da Facebook ve Twitter gibi sosyal medya platformlarına girebilmek/platformlarında boy göstermek/platformlarından yararlanmak için zaten daha önceden çıplak kadın fotoğrafları yayınlamaya son vermişti/yayınlamayı durdurmuştu.)

And its popularity has soared, with web traffic quadrupling.
to soar= hızla yükselmek/artmak
to quadruple= dört kat/misli artmak, dört katına çıkmak/çıkarmak
(Böylece ziyaretçi sayısı dört kat artarak sitenin popülaritesinde/siteye rağbette büyük artış yaşandı/meydana geldi.)
(Dergi böylece internet trafiğini dört katına çıkarmayı başarmıştı.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder