to sort out
= to successfully deal with a problem or difficult situation
to find a solution
to do what is necessary to deal with a problem, disagreement, or difficult situation successfully
= (sorun vb) çözmek, halletmek
(sorunun vb) çaresine/icabına bakmak
sort out phrasal verb English |
* Don't worry! I managed to sort it out and everything went smoothly.
(Endişelenme/Rahat ol! Sorunu çözmeyi başardım ve herşey sorunsuz halloldu/yolunda gitti.)
* I can't sort this out without some more time.
(Bunu halledebilmem için daha fazla zaman lazım/zamana ihtiyacım var.)
* She went to a psychiatrist to try to sort out her problems.
(Sorunlarını çözmek için psikiyatriste gitti.)
* It took me an hour to sort out the problem with my reservation.
(Rezervasyonumla ilgili sorunu çözmem/halletmem bir saatimi aldı.)
* The couple almost broke up, but they managed to sort things out.
(Çift ayrılmanın eşiğine gelmişti ama sorunu halletmeyi başardılar.)
* The teacher helps the children to sort out their problems.
(Öğretmen problemlerini çözmeleri için çocuklara yardımcı olur.)
* I had a problem with my car brakes but my brother sorted them out.
(Arabamın frenlerinde bir sorun vardı ama kardeşim sorunu halletti.)
* We've sorted out the computer system's initial problems.
(Bilgisayar sistemindeki başlangıç/açılış sorunlarını hallettik.)
* I'll be glad to get this misunderstanding sorted out.
(Bu anlaşmazlığın halledilmesinden/giderilmesinden memnunluk duyacağım.)
* India and Nepal have sorted out their trade and security dispute.
(Hindistan ve Nepal ticari ve güvenlik sorunlarını/anlaşmazlıklarını çözdüler/çözüme kavuşturdular.)
* Has the firm sorted out its tax problems yet?
(Firma/Şirket vergi problemlerini hala çözemedi/halledemedi mi?)
* I hope he can sort this out.
(Bu meseleyi/sorunu halledebileceğini umuyorum/halledebilir diye ümit ediyorum.)
* Will you two stop arguing and sort out your disagreements?
(Siz ikiniz tartışmayı bırakıp/kesip sorununuzu halleder misiniz?)
* The computer won't let me delete that file; could you sort it out?
(Bilgisayarda bu dosyayı silemiyorum, sen halledebilir misin/bunun icabına bakabilir misin?)
* We had a very productive meeting - I felt we sorted out a lot of problems.
(Çok verimli bir toplantı gerçekleştirdik, bir çok sorunu çözmüşüz gibi hissettim.)
* She tried to sort out her problems.
(Sorunlarını çözmek için uğraştı/çaba gösterdi.)
* I'm having a hard time sorting out this problem with my bank.
(Bankamla yaşadığım bu sorunu çözmede sıkıntı/güçlük çekiyorum/zorlanıyorum.)
* This matter could be sorted out if they would just sit down and talk.
(Eğer oturup konuşsalardı bu mesele/sorun halledilebilirdi/çözülebilirdi.)
* This matter could be sorted out quickly if people could at least try to be reasonable.
(Eğer taraflar en azından mantıklı olmaya çalışsalardı bu sorun çok çabuk halledilebilirdi/bu kadar uzamazdı.)
* It took a long time to sort out the mess.
(Bu güç durumun icabına bakmak baya zaman aldı/öyle çabuk olmadı.)
* Alan's gone off on holiday and I've been landed with the job of sorting out his mistakes.
(Alan tatile çıktı/gitti ve hatalarını çözme/halletme işi üstüme kaldı/işini üstüme yıktı/bana yükledi.)
* We know that our boys have gotten into trouble with the law, but our family is working on sorting it out.
(Çocuklarımızın başlarının yasalarla derde girdiğinden haberimiz var ve ailemiz bu sorunu çözmeye çalışıyor.)
* Detectives are still sorting out who was involved in the crime.
(Dedektifler hala suça kimin karıştığını çözmeye/bulmaya/ortaya çıkarmaya çalışıyorlar.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder