5 Kasım 2015 Perşembe

İngilizce Deyimler ve İfadeler 38

half expect


= to think that something might happen
    We use this when we expect something almost impossible to happen.
    to assume that something will happen, but not entirely convinced
    used when you had a slight suspicion about something, but weren't sure, and then that thing happened
    You had a feeling something would happen but weren't totally sure.
    to be not completely sure that something will happen

= belki olabilir/gerçekleşebilir diye ummak/düşünmek/beklemek
    tam emin olmamakla birlikte olmasını/gerçekleşmesini beklemek/ummak
    Olur mu olmaz mı diye arada kaldığın/tam emin olamadığın bir şeyin gerçekleşmesi durumunu ifade eder.
    Gerçekleşmesi zor bir şeyin olması durumunda şaşırmama durumunu ifade eder.

şaşırmamak sürpriz olmamak ingilizce
half expect english phrase 


* I was half expecting to see her at the party.
  (Partide olma ihtimali yok gibiydi ama ben yine de bir ümit onu görürüm/ona rastlarım diye bekledim/onu görmeyi/ona rastlamayı umdum.)

* I was half expecting her to say "no".
  (Hayır demesi/Kabul etmemesi/Olumsuz cevap vermesi beni şaşırtmadı/bana sürpriz olmadı/bir ihtimal bu cevabı ondan bekliyordum.)

* Mary had half expected John to withdraw from the course.
  (Mary, John'un kursu bırakmasına/kurstan ayrılmasına şaşırmadı.)
  (John'un kursu bırakması/kurstan ayrılması Mary için sürpriz olmadı.)

* I looked back, half expecting to see someone following me.
  (Beni izleyen/takip eden biri mi var acaba diye arkama/dönüp ardıma baktım.)

* We were half expecting you not to come back.
  (Geri dönmeyebileceğin aklımıza gelmişti/Senin için geri dönmeyebilir demiştik.)

* Mary half expected Tom to be angry with her.
  (Mary, Tom'un kendisine kızgın olmasına şaşırmadı.)

* I was half expecting the car to fly away.
  (Araba uçsa hani, şaşırmayacaktım.)

* I half expected her to jump into the pool naked, she was so drunk.
  (Havuza çıplak atlamasına şaşırmadım, çok sarhoştu.)

* Because we were late, we half expected to have only dessert at the dinner party.
  (Geç gittiğimiz/kaldığımız için yemekli davette sadece tatlı yememiz şaşılacak bir şey değil/normal bir şey.)

* I saw lots of strange people at the party. I half expected to even see Elvis.
  (Partide bir sürü tuhaf/garip acayip insan gördüm/insanla karşılaştım. Elvis'i görsem/Elvis karşıma çıksa şaşırmazdım.)
  (Partideki insanlar o kadar tuhaftı ki, Elvis'i görme ihtimalimden daha tuhaflardı.)

* I had been very lucky throughout the week. So, I was half expecting to win the lottery.
  (Hafta boyunca çok şanslıydım/şansım hep yaver gitti/şans hep yanımdaydı. Öyle ki piyango bana çıksa sürpriz olmazdı/şaşırtmazdı beni.)

* I half expected that Jane would throw me a surprise birthday party after being secretive for a week.
  (Bir hafta gizli kapaklı işler çevirmesi nedeniyle Jane'in benim için sürpriz bir doğum günü partisi düzenleyebileceği aklıma gelmişti/düzenlediğini anlamıştım.)

* I was half expecting you to start tearing his jacket off, right there on the dance floor.
  (Dans pistinde gömleğini sıyırmaya/yırtmaya başlaman beni şaşırtmadı.)

* My friend was so crazy, I half expected him to actually jump off the water tower into a tub of jello when the radio station offered him $10.
  (Arkadaşım çılgının biriydi, radyo istasyonu ona  10 dolar teklif ettiği zaman su kulesinden jöle dolu fıçıya/leğene/küvete atlaması beni şaşırtmadı/ondan beklediğim bir hareketti.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder