13 Ocak 2016 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 91

to take on someone

to take someone on


= to hire or employ someone
    to give someone work or a job
    to engage an employee; to begin to employ someone

= (bir kimseyi) işe almak/başlatmak, (bir kimseye) görev/vazife vermek
    iş vermek, işe almak, adam çalıştırmak, tutmak

ingilizce işe almak istihdam etmek iş vermek çalıştırmak
to take on someone to take someone on English phrasal verb

* The factory took on fifty new employees last month.
  (Fabrika geçen ay elli yeni işçi/personel aldı.)

* I promised to take Francine's sister on if we needed another typist.
  (Bir sekretere daha ihtiyacımız olursa Francine'in kız kardeşini işe alacağıma söz verdim.)

* She was taken on as a temporary assistant at first, and now she's the office manager.
  (İlk başta işe geçici asistan olarak alınmıştı, şimdi/artık ofis müdürü oldu.)

* We need to take on more employees.
  (Daha fazla işçi/personel almamız/çalıştırmamız gerekiyor.)

* The law firm took on a new partner.
  (Hukuk firması yeni bir ortak aldı.)

* She wasn't sure if she should take a new programmer on right now.
  (Şu an yeni bir bilgisayar programcısı işe almam gerekir mi gerekmez mi diye emin değildi.)

* We need to take on two more workers in the warehouse.
  (Depoya/Ambara iki işçi/personel daha almamız gerekiyor.)

* We're taking on 50 new staff this year.
  (Bu yıl 50 yeni personel alacağız/istihdam edeceğiz.)

* We're not taking on any new staff at the moment.
  (Şu anda yeni bir personel alımımız yok.)

* Our company has taken on four new employees this month.
  (Firmamız bu ay dört yeni işçi/personel aldı.)

* The restaurant takes on extra staff in the summer.
  (Restoran/Lokanta yazın/yazları ilave işçi/personel alıyor/çalıştırıyor/istihdam ediyor.)

* We aren't taking on any more staff this year.
  (Bu sene başka personel almayacağız/istihdam etmeyeceğiz.)

* I hear they're taking on extra staff for this event.
  (Bu etkinlik/organizasyon için ilave personel aldıklarını/alacaklarını duydum.)
  (Bu etkinlik/organizasyon için ilave personel aldıkları/alacakları söyleniyor.)

* He's spoken to a publishing firm. They're going to take him on.
  (Bir yayıneviyle konuştu/görüştü. Onu işe alacaklar.)

* The big department store took on three new cashiers before Christmas time.
  (Büyük perakende satış mağazası/Alış veriş merkezi Christmas'tan önce üç yeni kasiyer işe aldı/istihdam etti.)

* We need to take on at least three more people for the Christmas period.
  (Christmas döneminde en az üç personel daha işe almamız gerekiyor.)

* We need to take on a couple of extra sales people as business is growing very fast.
  (İşler çok hızlı arttığından/Firma çok hızlı büyüdüğünden bir kaç ilave satış elemanı/personeli almamız gerekiyor.)

* We'll be taking on two new members of staff.
  (İki yeni personel alacağız/istihdam edeceğiz.)

* She was taken on as a trainee.
  (Stajer olarak işe alınmıştı.)

* I was taken on by the company after they saw I had good experience.
  (Deneyimli olduğumu görmelerinin/anlamalarının ardından/gördüklerinden şirket tarafından işe alındım/şirket beni işe aldı.)

* I can't believe they took her on, I am much more qualified for the job.
  (Onu işe aldıklarına inanamıyorum/Onu işe nasıl alırlar ya, ben iş için daha fazla donanımlıyım.)

* The shop has taken four trainees.
  (Mağaza dört stajer işe aldı.)

* He was taken on as a part time teacher.
  (Yarı zamanlı öğretmen olarak işe alındı.)

* We need to take on more staff to cope with the work.
  (İşle baş edebilmemiz/İşin üstesinden gelebilmemiz için daha fazla eleman/personel almamız lazım/gerekiyor.)

* The company has taken on three new staff members.
  (Şirket/Firma üç yeni personel/eleman/işçi aldı.)

* They want to take on ten more assistants.
  (On tane daha asistan almak istiyorlar.)

* She loves to be taken on by that company.
  (O firma tarafından işe alınmayı çok istiyor.)

* When Tim took me on as a chef, he promised to trust me more.
  (Tim beni aşçıbaşı/şef olarak işe aldığında bana daha fazla güveneceğinin sözünü vermişti.)

* Chuck was taken on by a very important company las week.
  (Chuck geçen hafta çok önemli/büyük bir firma tarafından işe alındı.)

* You will have to take on someone to do this work.
  (Bu işi yapacak birini işe alman gerekecek.)

* The company is doing so well that we'll have to take on more staff.
  (Şirket çok iyi gidiyor/iş yapıyor, bu yüzden daha fazla eleman almamız gerekecek.)

* Sophie has just been taken on with a permanent contract.
  (Sophie geçici/süreli bir kontratla işe alındı.)

* I think we could take you on as an assistant editor, but it doesn't pay very well.
  (Sanırım seni asistan editör/editör yardımcısı olarak işe alabiliriz, ama çok iyi/yüksek maaşlı bir iş değil/çok yüksek maaş veremeyiz.)

* I'm sorry, but at the moment our company isn't taking on any more staff.
  (Kusura bakmayın ama şu anda firmamız başka eleman/personel almıyor/alımı yapmıyor.)

* If that goes well, the employer will take him on as an apprentice.
  (Bir aksilik olmazda, işveren onu stajer olarak işe alacak.)

* We plan to take on an additional ten employees over the next year.
  (Önümüzdeki/Gelecek yıl içinde ilave on personel/on personel daha işe almayı planlıyoruz.)

* The department store took on more staff over the busy Christmas period.
  (Alışveriş mağazası yoğun Christmas dönemi boyunca daha fazla personel/eleman işe aldı/istihdam etti/çalıştırdı.)

* The council has had to take on twenty extra employees to handle their increased workload.
  (Yönetim artan iş yüküyle baş edebilmek için ilave 20 personel almak zorunda kaldı.)

* The company has really grown over the last few years. This year we have taken on ten new employees.
  (Şirket geçen beş yıl boyunca çok büyüdü. Bu sene on yeni personel/eleman/işçi aldık.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder