5 Ocak 2016 Salı

İngilizce Deyimler ve İfadeler 85

to get off (1)


= to leave a large, enclosed vehicle (bus/plane/train/ship)
    to dismount from bike/horse etc
    to disembark from mass transportation, such as a bus or train

= (otobüs/tren vb toplu taşıttan.)..den inmek
  (at/bisiklet vb.)..den inmek

ingilizce otobüsten inmek attan inmek bisikletten inmek
to get off English phrasal verb

* We'll be waiting for you when you get off the train.
  (Trenden indiğinde/indiğin zaman seni bekliyor olacağız/seni karşılayacağız.)

* The hill was so steep we had to get off and push our bikes.
  (Tepe/Yokuş/Bayır çok dikti/sarptı, inip bisikletlerimizi yürütmek/elimizde taşımak zorunda kaldık.)

* The bus stopped, but nobody got off.
  (Otobüs durdu ama kimse inmedi/inen olmadı.)

* Her fans will be waiting for her when she gets off the plane.
  (Uçaktan indiğinde/indiği zaman hayranları onu bekliyor olacak/karşılayacaklar.)

* He had got off his horse and come into the woods.
  (Atından inip ormana/ormanlık alana girdi.)

* Make sure you take your belongings when you get off.
  (İnerken eşyalarınızı almayı unutmayınız/alıp almadığınızı kontrol ediniz.)

* Take the subway and get off at Union Station.
  (Metroya binip Union İstasyonu'nda in.)

* People were getting off the plane soon after it landed.
  (İnsanlar uçak indikten/iniş yaptıktan hemen sonra uçaktan iniyorlardı/çıkıyorlardı/uçağı boşaltıyorlardı/terk ediyorlardı.)

* Get off that motorcycle if you don't have a helmet! It's dangerous to ride without one.
  (Kaskın yoksa in o motosikletten/binme o motosiklete! Kasksız sürmek/binmek tehlikelidir.)

* The wind got so strong that I could no longer bicycle against it; I got off and walked.
  (Rüzgar öyle güçlü/sert esiyordu ki bisiklete binmeye/bisikleti sürmeye devam edemedim, inip -bisikletle birlikte/bisikleti elime alarak- yürüdüm.)

* May I get off here, please?
  (Burada ineyim lütfen/inebilir miyim lütfen/Beni burada indirebilir misiniz lütfen?)

* I tripped as I got off the bus.
  (Otobüsten inerken tökezledim/ayağım takıldı/sendeledim/az kalsın yere kapaklanıyordum.)

* We got off the train as soon as it stopped.
  (Durur durmaz/Durduğu gibi trenden indik.)

* You'll have to get off the bus at the railway station and then get the train.
  (Tren istasyonunda otobüsten inip sonra da trene binmen gerekiyor.)

* I stumbled as I was getting off the bus.
  (Otobüsten inerken tökezledim/ayağım takıldı.)

* I'm afraid you got off at the wrong place.
  (Üzgünüm ama/Korkarım ki/Maalesef yanlış yerde inmişsiniz.)

* Take the 23 bus and get off at the last stop. I live very near there.
  (23 nolu otobüse bin ve son durakta in. Oraya çok yakın oturuyorum/Evim oraya çok yakın.)

* To go to the National Gallery, take the underground and get off at Trafalgar Square.
  (Ulusal Müze'ye gitmek için metroya binip Trafalgar Meydanı'nda inin.)

* He began to feel unwell and breathless, so he got off his bike, removed his helmet and sat down.
  (Kendini kötü hissetmeye ve nefes alamamaya başlamış, bunun üzerine bisikletinden inmiş, kaskını çıkarıp yere oturmuş.)

* Give me a call when you get off the bus.
  (Otobüsten inince/indiğinde ara beni.)

* They got off the bus and walked away.
  (Otobüsten inip uzaklaştılar/basıp gittiler.)

* He got off his bike and walked across the road.
  (Bisikletinden indi ve bisikleti eline alıp yolun karşısına geçti.)

* Jenny got off the bus and ran towards him.
  (Jenny otobüsten inip ona doğru koştu.)

* Is it OK to get off your bike and walk up a hill?
  (Yokuşta bisikletten inip yürümek/bisikleti elinde taşımak normal/olağan bir şey midir/kabul edilebilir bir şey midir?)
   (Yokuşta bisikletten inip yürümek/bisikleti elinde taşımak, yapılmaması/olmaması gereken bir şey midir?)

* When we reach the next stop, we'll get off.
  (Sonraki durağa geldiğimizde/vardığımızda ineceğiz/iniyoruz.)

* Helen got off at the next stop.
  (Helen sonraki/öbür durakta indi.)

* You have to get off at the next station for the museum.
  (Müzeye gitmek için/gidecekseniz sonraki durakta inmeniz gerekiyor.)

* I got off at the wrong station.
  (Yanlış durakta indim/inmişim.)

* She got off at the terminus.
  (Terminalde/Garda/Son durakta indi.)

* As I reached the station, I got off the bus.
  (İstasyona vardığımda/varınca, otobüsten indim.)

* At the next station, nearly everyone got off the train.
  (Sonraki istasyonda hemen hemen herkes/tüm yolcular trenden indi.)
  (Sonraki/Öbür istasyonda neredeyse tren boşaldı/trende hiç yolcu kalmadı.)

* I noticed her the moment she got off the bus.
  (Otobüsten indiği an/gibi/iner inmez onu fark ettim/tanıdım.)

* It began to snow heavily as I got off the train.
  (Trenden indiğimde/inince yoğun kar yağışı başladı.)

* Charles got off the horse, then walked him to the barn.
  (Charles attan/atından indi ve -atla birlikte/atın yanında ahıra yürüdü-atı ahıra götürdü/soktu.)

* I got off the bus at the end of the line.
  (Hattın sonunda/Son durakta otobüsten indim.)

* When I got off the train, I saw a friend of mine.
  (Trenden indiğimde/inince bir arkadaşımı gördüm/arkadaşımla karşılaştım.)

* I got off at the wrong stop and had to wait for another bus.
  (Yanlış durakta inmişim, diğer/öbür otobüsü beklemek zorunda kaldım.)

* The driver told us to be careful when we got off the bus.
  (Şoför otobüsten inerken dikkatli olmamızı/dikkat etmemizi/otobüsten dikkatli inmemizi söyledi.)

* It was hard for him to get off the boat, because he was feeling a little sick when they reached the dock!
  (Kendini biraz kötü/rahatsız hissettiği için limana/iskeleye/rıhtıma vardıklarında/yanaştıklarında gemiden/tekneden inmek onun için kolay olmadı/inerken zorlandı.)

* The train pulled in and we rushed to meet Mary as she got off.
  (Tren istasyona vardı/girdi/istasyonda durdu, biz de trenden indiğinde/inerken Mary'yi karşılamak için acele ettik/koşturduk.)

* John got off the bus and waited for Mary to come and pick him up.
  (John otobüsten indi ve kendisini gelip alması için Mary'yi bekledi/ve Mary'nin gelip kendisini almasını bekledi.)

* It was not until I got off the bus that I realized I had left my umbrella.
  (Otobüsten inene kadar şemsiyemi unuttuğumu fark etmedim/unuttuğumun farkına varmadım.)
  (Şemsiyemi unuttuğumu ancak otobüsten indikten sonra anladım/fark ettim.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder