6 Ocak 2016 Çarşamba

Gramer Notları 4

GET OFF vs GET OUT OF

(Get off - Get out of Karşılaştırması)

ingilizce arabadan inmek otobüsten inmek arabaya binmek otobüse binmek
to get off to get out of English phrasal verb

* The difference between "get off" and "get out of" is a little bit more delicate.
  ("to get off" ile "to get out of" fiillerinin kullanımı arasında çok ince bir fark vardır.)
  We get off public transport, but we get out of a (personal) car, and never the other way round.
  ("to get off" fiili toplu taşıma araçlarından inerken kullanılır, "to get out of" fiili ise şahsi/bireysel arabalardan inmek için kullanılır. Birbirlerinin yerlerine/Tam tersi bir kullanım asla söz konusu değildir.)

- Get off the bus at the next stop.
- Get out of the bus at the next stop. (wrong/hatalı)
  (Sonraki/Gelecek durakta otobüsten in.)
- Get out of the car after you arrive.
- Get off the car after you arrive. (wrong/hatalı)
  (Oraya varınca/gidince/ulaşınca arabadan in.)

* You can get off a train, a bike or a horse, after you've got on.
  (Binerken "to get on" fiilini kullandığımız tren, bisiklet veya at gibi araçlardan/bineklerden inerken "to get off" fiili kullanılır.)

* You can get out of the car, after you've got in.
  (Binerken "to get in" fiilini kullandığımız araba gibi araçlardan inerken "to get out of" fiili kullanılır.)

to get on >>> to get off
(the tube, trains, busses, planes, larger boats, bikes, motorbikes, scooters, horses, camels, etc)
(metro-tramvay, tren, otobüs, uçak, gemi ve tekne gibi büyük botlar, bisiklet, motosiklet, mobilet, at, deve vb.)

to get on = to enter a large, enclosed vehicle; to mount (get on top of) a horse, bicycle, etc = binmek
to get off= to leave a large, enclosed vehicle = inmek (cümle örnekleriyle geniş bilgi için tıklayınız)
(Oturmadan da kullanılabilecek yani ayakta durulabilecek ve içinde yürüme imkanı olan tren, otobüs, gemi ve uçak gibi büyük toplu taşıma araçlarına binerken "to get on" fiili, inerken de "to get off" fiiili kullanılır.)
(Ayakta durarak kullanılamayan, mutlaka oturulması gereken ve içinde yürüme imkanı olmayan at, bisiklet gibi binekler ile kano, sandal gibi küçük botlara binerken "to get on" fiili, inerken de "to get off" fiili kullanılır.)

- The horse was too tall, so I couldn't get on.
  (Atın boyu çok uzundu, bu yüzden binemedim.)
- He got off his bike and walked across the road.
  (Bisikletinden indi ve yolun karşısına yürüdü/yürüyerek yolun karşısına geçti.)
- I hope you haven't been waiting long. When did you get off the plane?
  (Umarım/İnşallah çok beklememişsindir/bekletmemişimdir seni. Uçaktan ne zaman indin?)
- You just missed Bill and Frances. They got on the plane about 10 minutes ago.
  (Bill ile Frances'i kıl payı kaçırdın. Yaklaşık 10 dakika önce uçağa bindiler.)
- He got on his horse and rode quickly away.
  (Atına bindi/atladı ve hızlıca oradan uzaklaştı.)
- I got off the train when I learnt that it wasn't stopping at Oxford.
  (Oxford'da durmadığını/Oxford'dan geçmediğini öğrenince trenden indim.)
- I had to change at Reading and getting on the right train was a nightmare - there were so many platforms.
  (Reading durağında aktarma yapıp asıl trenime/doğru trene binmem gerektiğinde tam bir kabus yaşadım; bir sürü peron/platform vardı.)


to get in(to) >>> to get out of
(cars, taxis, trucks and small boats such as canoes or rowing boats)
(Araba, taksi, kamyon, kano ve sandal gibi küçük botlar)

to get in      = to enter a small, enclosed vehicle = binmek
to get out of= to leave a small enclosed vehicle = inmek
(Oturmadan kullanılamayan, içinde ayakta durulamayan araba, taksi gibi küçük araçlar ile kano, sandal gibi küçük botlara binerken "to get in" fiili, inerken de "to get out of" fiili kullanılır.)

- Don't ever get in a stranger's car.
  (Tanımadığınız/Yabancı bir insanın arabasına asla binmeyin.)
- You mustn't get out of the car while it's moving.
  (Hareket halindeki/Henüz durmamış bir arabadan inilmez.)
- I wouldn't get into his car, if I were you. He's a terrible driver.
  (Yerinde olsam onun arabasına binmezdim. Berbat bir şoför/Şoförlüğü berbat/Çok kötü araba kullanıyor.)
- I didn't feel safe in the canoe and wanted to get out as soon as possible.
  (Kanoda kendimi güvende hissetmedim ve bir an önce inmek istedim.)
- No, Jenny isn't here. She got in her car and left.
  (Hayır, Jenny burada değil. Arabasına binip gitti.)
- Because he was lost, he got out of his car and looked around for something that looked familiar.
  (Kaybolduğu/Nerede olduğunu bilmediği/çıkaramadı için arabasından indi ve tanıdık bir şey görebilmek için etrafına bakındı.)


* The verb "exit" can be used with any conceivable vehicle or building, but it sounds very formal. Consider the following two situations:
  ("to exit" fiili her türlü muhtemel araç veya binayı terk etmek -inmek/çıkmak- için kullanılabilir ama çok resmi bir kullanımdır. Aşağıdaki iki örneği inceleyiniz.)

- Terminal station. Please exit the train.
  (a formal announcement used in the Prague metro)
  (Son durak. Lütfen treni terk ediniz/trenden ininiz.)(Prag metrosunda duyabileceğiniz resmi bir anons)
- I must exit the bus at the next stop.
  (too formal for a normal conversation)
  (Gelecek/Sonraki durakta otobüsten inmem gerekiyor.) (normal bir diyalog/konuşma için çok resmi bir ifade)

* In normal speech, the preferred expression for a bus, train, plane, and other public transport vehicles would be to "get off".
  (Günlük/Normal konuşmada otobüs, tren, uçak ve diğer toplu taşıma araçları için "inmek" fiili olarak "to get off" kullanılır.)
  Although you can say that you "take a bus" when you "get on the bus" (not "in"), you can't say that you "take off the bus" when you "get off":
  (Her ne kadar "otobüse binmek" ifadesi için "get on the bus" - "get in the bus" değil- fiili yerine "take a bus" fiili kullanılabilse de, "otobüsten inmek" eylemi için "to get off" fiili yerine "take off the bus" fiili kullanılamaz.)

- I must get off (the bus) at the next stop.
  I must take off (the bus) at the next stop. (wrong/hatalı)
  (Sonraki durakta otobüsten inmem gerekiyor/inmeliyim.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder