to give a hand / to lend a hand
to give someone a hand / to give a hand to someone
= to help someone
= (bir kimseye) yardım etmek, yardımcı olmak, destek olmak
|
give a hand to give someone a hand to lend a hand English ingilizce meaning definition |
* He always gives me a hand with the housework.
(Ev işlerinde bana her zaman yardım eder/yardımcı olur.)
* Could you lend me a hand with this piano?
(Bu piyanoyu taşımama yardım eder misin?)
* If we all lend a hand the work will go quickly.
(Eğer hepimiz yardım edersek/destek olursak iş çok çabuk biter.)
* She tries to give a hand to those in need of help.
(Yardıma muhtaç kimselere destek olmaya çalışıyor.)
* This bag is too heavy. Can you give me a hand to carry it?
(Bu çanta çok ağır. Taşımama yardım eder misin?)
* The living room is so messy! Let's pick up together. Lend me a hand, would you?
(Oturma odası çok dağınık! Hadi odayı beraber toplayalım. Yardım et bana, olur mu?)
* John, could you give me a hand with the door?
(John, kapıyı açmama yardım eder misin?)
* Can you give me a hand setting up the dining table?
(Yemek masasını hazırlamama/Sofrayı kurmama yardım eder misin?)
* Are you going to have time to give me a hand tomorrow?
(Yarın bana yardım etmek için vaktin var mı/olur mu/müsait misin?)
* Let me know if you need help. I'll have time all day today to give you a hand.
(Yardıma ihtiyacın olursa bana haber ver/haberim olsun. Sana yardım etmek için bugün bütün gün müsaitim.)
* As long as you are standing, give a hand to those who have fallen.
(Ayakta olduğunuz sürece –Gücünüz/İmkanınız olduğu sürece- düşen insanlara –düşkünlere/muhtaç kimselere- yardım edin/yardımcı olun.)
* Let me give you a hand with your baggage.
(Bagajınızı/Valizinizi taşımanıza yardım edeyim.)
* Could you please give me a hand carrying this mattress?
(Bu yatağı/şilteyi taşımamda bana yardım eder misin lütfen?)
* I’m really finding my homework difficult. Can you give me a hand?
(Ödevim bana gerçekten zor geliyor. Bana yardım eder misin?)
* Look at all the washing up! I really need someone to give me a hand!
(Bu ne bulaşık böyle/Şu bulaşığa bak! Gerçekten birinin bana yardım etmesi gerek!)
* Louise is so kind – she's always ready to give you a hand with anything.
(Louise çok nazik biri, herhangi bir konuda yardımcı olmak için her zaman hazır.)
* If you have any trouble with your homework, I'll be glad to give you a hand.
(Ödevlerinle ilgili herhangi bir sıkıntın olursa, sana memnuniyetle yardımcı olurum.)
* Give me a hand. If you do, I'll buy you a drink later.
(Bana yardım et. Yardım edersen, sonra sana bir içki alırım/ısmarlarım.)
* I was hoping you could give me a hand.
(Bana yardım edebilirsin diye ummuştum/umuyordum.)
* Marcia has taught her children to lend a hand when it comes to cleaning up after meals.
(Marcia çocuklarına yemekten sonra sofrayı toplama konusunda yardımcı olmalarını öğretti.)
* Could you give me a hand with these boxes, Mike?
(Mike şu kutuları taşımama yardım eder misin?)
* Let me know when you're moving and I'll give you a hand.
(Taşınacağın zaman haberim olsun/bana haber ver, sana yardım ederim.)
* You can give me a hand, now that you're here.
(Madem buradasın, bana yardım edebilirsin.)
* John went out of his way to give you a hand.
(John sana yardım etmek için çok çabaladı/elinden gelen gayreti gösterdi.)
* Can you give me a hand to put the washing out?
(Çamaşırları -makineden- çıkarmama yardım eder misin?)
* Let me give you a hand with those dishes.
(Bulaşıkları yıkamana yardım edeyim.)
* I want to move this desk to the next room. Can you give me a hand?
(Bu masayı yan odaya taşımak istiyorum. Bana yardım eder misin?)
* I can't carry all these bags by myself. Could you give me a hand?
(Bütün bu çantaları kendim taşıyamam. Bana yardım eder misin?)
* Thanks to him giving me a hand, I was able to finish the work.
(Onun bana yardımı sayesinde işi bitirebildim.)
* This evening I will give my friend a hand in the kitchen.
(Bu akşam arkadaşıma mutfakta/mutfak işlerinde yardım edeceğim/yardımcı olacağım.)
* I'll get in touch with John by telephone tomorrow and ask him to give us a hand.
(Yarın John'la telefonda görüşüp bize yardım etmesini rica edeceğim/isteyeceğim.)
* Don't worry about your garden. Ten young people will come over today and give you a hand.
(Bahçeni/Bahçe işlerini dert etme/kafana takma. On genç bugün gelip/uğrayıp sana yardımcı olacak.)
* A: I can't reach the top shelf.
(En üst rafa ulaşamıyorum.)
B: Let me give you a hand.
(Dur sana yardım edeyim.)
* A: Can I give you a hand?
(Yardım edeyim mi/Yardım etmemi/Yardımcı olmamı ister misin?)
B: Thanks, I could use the help.
(Teşekkürler, yardıma ihtiyacım olabilir/Yardım işime yarar/Yardıma hayır demem.)
* A: Do you want me to come over and lend you a hand with studying?
(Oraya gelip çalışmanda sana yardımcı olmamı ister misin?)
B: Thanks. I could sure use the help.
(Teşekkürler. Kesinlikle yardım işime yarar/yardıma hayır demem.)