English Through Movies
Filmlerle İngilizce
Sex and the City-1
- Hi.
- Hey. Why the tears?
- Paris is a mess. I never should have come here.
Everything fell apart.
We had a big fight and then I got slapped.
- You got what?
- No. He didn't mean it.
It was an accident.
- He slapped you?
- What? No. It's not like that.
- I'll kick his ass.
- What?
--------- ---------
* tear: gözyaşı
* to be a mess: berbat/rezil bir hal almak, fiyaskoya dönmek, arap saçına dönmek, işler çığırından çıkmak
berbat/rezil/rezalet bir durumda olmak,
- The school system is a mess.
(Okul sistemi tam bir rezalet.)
* never: asla, hiçbir zaman
* should have done: yapması gerekirdi, yapmaması hata oldu, yapsa iyi olurdu
- You should have come earlier. They have left.
(Daha erken gelmeliydiniz. Onlar gittiler/çıktılar/ayrıldılar.)
* to come: gelmek
* to fall apart: dağılmak, bozulmak, mahvolmak, altüst olmak, ters gitmek, yolunda gitmemek
- I was going to get married next year, now everything fell apart.
(Gelecek yıl evlenecektim, şimdi her şey/bütün planlar mahvoldu/bozuldu/suya düştü.)
* to have a fight: kavga etmek, kavga yaşamak, aralarında kavga yaşanmak
- Did he tell you we had a fight?
(Sana kavga ettiğimizi söyledi mi?)
* to get slapped: tokat yemek, tokatlanmak, fiske yemek
- I got slapped on both cheeks.
(İki yanağımı da tokat yedim/attı.)
* to mean: istemek, niyetlenmek, amaçlamak, tasarlamak
- I didn't mean to make her cry.
(Onu isteyerek ağlatmadım/Onu ağlatmak istememiştim/Amacım onu ağlatmak değildi.)
* accident: kaza
* to slap= tokat atmak, tokatlamak
- She was so angry that she all but slapped me.
(O kadar kızdı ki bana neredeyse tokat atacaktı.)
* like that: öyle, böyle, onun gibi
* to kick one's ass: canına okumak, dersini vermek, haddini bildirmek, gününü göstermek, fena benzetmek, pataklamak, bir güzel benzetmek, anasını ağlatmak
- I'm gonna kick his ass when I get out of here.
(Buradan çıkınca onu bir güzel benzeteceğim/onun canına okuyacağım.)
--------- ---------
- Merhaba.
- Merhaba. Niye/Neden ağlıyorsun?
- Paris berbat bir yer/tam bir fiyasko. Buraya hiç gelmemeliydim.
Her şey mahvoldu/altüst oldu/ters gitti / Hiçbir şey yolunda gitmedi.
Aramızda büyük bir kavga yaşandı ve bana tokat attı.
- Sana ne attı/yaptı?
- Hayır. İsteyerek/Bilerek yapmadı.
Kazayla oldu/Kazara tokat attı.
- Sana tokat mı attı?
- Ne? Hayır. Öyle bir şey olmadı/Sandığın/Düşündüğün gibi değil.
- Ona gününü göstereceğim.
- Ne?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder