17 Şubat 2016 Çarşamba

İngilizce Deyimler ve İfadeler 96

to dodge a bullet


= to avoid a serious problem or injury
    to be so lucky
    to have a narrow escape, to nearly avoid a bad event
    to manage to avoid a difficult or unwelcome situation
    to successfully avoid something negative
    to avoid injury, disaster, or some other undesirable situation

= ucuz atlatmak, paçayı ucuz kurtarmak
    epey/çok şanslı olmak
    zor yırtmak, kıl payı kurtulmak
    tehlikeyi savuşturmak, sorunu/tehlikeyi atlatmak

ingilizce ucuz kurtulmak kıl payı kurtulmak
to dodge a bullet English expression

* Maria dodged a bullet because she was wearing her helmet.
  (Maria kaskını taktığı için/taktığından kazayı ucuz atlattı.)

* I dodged a bullet when I missed the plane. It crashed just after take-off.
  (Uçağı kaçırdığımda kıl payı kurtulmuşum. Uçak havalandıktan hemen sonra düştü.)
  (Çok şanslıymışım ki uçağı kaçırdım/uçağa yetişemedim. Uçak havalandıktan hemen sonra düştü.)

* Kevin dodged a bullet. He got a "D" on the final exam.
  (Kevin kıl payı yırttı. Final sınavında D aldı/Finalden D ile geçti.)

* I almost bought my friend's car and then it broke. I totally dodged a bullet!
  (Az kalsın arkadaşımın arabasını alıyordum/alacaktım ki sonra araba bozuldu/arıza yaptı. Çok ucuz atlattım/Direkten döndüm/Çok şanslıymışım/Verilmiş sadakam varmış/Allah acımış bana.)

* Coastal towns dodged a bullet when the hurricane veered out to sea.
  (Kasırganın yönünü denize çevirmesiyle sahil kentleri tehlikeyi kıl payı atlattı.)

* He left work before the boss made everyone stay late. He dodged that bullet.
  (Patronun herkesi/tüm çalışanları mesaiye bırakmasından önce işyerinden çıkmıştı/ayrılmıştı. Kıl payı kurtulmuş oldu.)

* Oh my lord! I just found out that my ex just had his second illegitimate baby. Dodged that bullet!
  (Aman Yarabbi! Daha yeni öğrendim ki eski erkek arkadaşımın evlilik dışı ikinci çocuğu da olmuş. Şanslıymışım ki ayrılmışız/Ucuz kurtulmuşum.)

* I really dodged the bullet when my exam was postponed to next week, as I hadn't studied for it at all!
  (Sınavım sonraki haftaya ertelenince kıl payı kurtulmuş oldum, çünkü hiç çalışmamıştım.)
  (Sınavımın sonraki haftaya ertelenmesi çok iyi oldu, çünkü hiç çalışmamıştım.)

* His 2003 Tour victory was almost a loss - in his own words, he "dodged a bullet.
  (2003'deki zaferini/şampiyonluğunu güç bela kazandı/az kalsın elde edemeyecekti, kendi deyimiyle kıl payı kazandı.)

* The President appears to have dodged a bullet in the investigation.
  (Görünen o ki Başkan soruşturmada paçayı ucuz kurtarmış.)

* A: I heard you failed your Medical school exam.
   (Tıp fakültesi sınavını geçemediğini duydum.)
   B: Yeah, but I think I dodged a bullet.
   (Evet ama bence ucuz kurtulmuşum/benim hayrıma oldu.)
   A: Why do you think that?
   (Niye böyle düşünüyorsun ki?)
   B: I decided that I don't want to be a doctor. I want to be a dentist instead! I love teeth!
   (Doktor olmak istemediğimi anladım/istemediğimin farkına vardım. Onun yerine dişçi olmak istiyorum. Dişlere bayılıyorum.)

* A: I heard that John has become a drug addict and is living out of his car. Didn't you two used to date?
   (Duyduğuma göre John uyuşturucu bağımlısı/keş olmuş ve arabasında/panelvanında yatıp kalkıyormuş. Siz ikiniz eskiden çıkmıyor muydunuz/beraber değil miydiniz?)
   B: Yeah, but we broke up about five years ago. Looks like I dodged a bullet on that one.
  (Evet, ama beş yıl kadar önce ayrılmıştık. Görünüşe göre ucuz atlatmışım/kıl payı kurtulmuşum.)

* A: My wife and I wanted to buy this house, but we didn’t get it.
   (Karımla ben bu evi satın almak istemiştik ama alamamıştık.)
   B: Oh really? You guys really dodged a bullet. This house needed a lot of repairs, and it cost me a lot of money.
   (Aa öyle mi? Desenize ucuz atlatmışsınız/Allahın sevgili kullarıymışsınız. Bu evin bir sürü tamire/onarıma ihtiyacı vardı ve bana baya bir paraya mal oldu.)

* I couldn’t get time off work to go camping last weekend, but it was raining all weekend so I guess I dodged a bullet.
  (Geçen hafta sonu kampa gitmek için işten izin alamamıştım ama tüm hafta sonu hava yağmurluydu, yani sanırım ucuz atlattım/işten izin alamamam hayrıma oldu.)

* We dodged a bullet tonight. We sold too many tickets for the play, but some people didn't show up.
  (Bu gece ucuz atlattık/paçayı kıl payı kurtardık. Oyun/Maç/Gösteri için kapasiteden çok bilet satmıştık ama bir kısmı gelmedi.)

* I know you wanted to date George, but he wasn't interested in you. I think you dodged a bullet because I heard he treats his girlfriends really badly.
  (Senin George ile çıkmayı istediğini ama onun seninle ilgilenmediğini/sana bakmadığını biliyorum. Bence bu senin hayrına olmuş/bu şekilde kıl payı kurtulmuşsun, çünkü onun kız arkadaşlarına çok kötü/iğrenç davrandığını duydum.)

* I really wanted that job at ABC Company, but I didn't get it. Anyway, I just found out that the guy who got the job has been transferred to Mongolia! I guess I really dodged a bullet.
  (ABC şirketindeki o işe girmeyi çok istemiştim ama girememiştim. Neyse, yeni öğrendiğime göre -benim yerime- işe giren/alınan kişi Moğolistan'a transfer olmuş/tayin edilmiş. Sanırım verilmiş sadakam varmış/Anlaşılan paçayı ucuz kurtarmışım.)

* When my father got arrested for drunk driving, he dodged a bullet, because he realized for the first time that he was an alcoholic. Now he no longer drinks, and he didn’t have to go to jail!
  (Babamın alkollü araç kullanmaktan tutuklanması onun hayrına oldu çünkü ilk defa alkolik olduğunu kabul/idrak etti/olduğunun farkına vardı. Artık içki içmiyor ve hapse girmek zorunda da kalmadı.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder