English Through Videos
Videolarla İngilizce
Social Conversations in English-1
A: Hello Kate! Overtime again, are you?
B: Yes, I've got to, if I want to get pay raise.
A: How are things going? Everything is all right?
B: Yes, not too bad, thanks. And you?
A: I'm doing good. Thank you.
B: How's Jack?
A: Oh, he's all right. But busy as usual.
B: Maybe we could have a together sometime.
A: Sounds like a great idea. You are the boss.
B: Ok. I'll call you.
------------ ------------
* overtime= fazla mesai
* again= tekrar, yine
* have got to= zorunda olmak, mecbur olmak, gerekmek
- You have got to wait your turn.
(Sıranızı beklemeniz gerekiyor. Sıranızı bekleyeceksiniz.)
* to want to do sth= yapmak istemek
- You want to go to heaven, but you don't want to die to get there!
(Cennete gitmek istiyorsun ama oraya gitmek için ölmek de istemiyorsun.)
* to get= almak, elde etmek
* pay raise= maaş/ücret artışı/zammı
* to get pay raise= ücret artışı almak, maaşı artmak
- Apple assembly line workers in China got pay raise, fewer hours.
(Apple'in Çin'deki montaj işçilerinin maaşları arttırılırken çalışma saatleri azaltıldı.)
* How are things going= Ne var ne yok, nasıl gidiyor
* all right= yolunda, iyi
* too= çok fazla, aşırı
* bad= kötü, fena
* not too bad= fena değil, eh işte, kötü sayılmaz
* I'm doing good/okay= iyiyim, iyi gidiyor
* busy= meşgul, yoğun
* as usual= her zamanki gibi, alışıldığı gibi
- He came late as usual.
(Her zaman olduğu gibi geç geldi/gecikti.)
* maybe= belki
* could= olasılık, ihtimal bildiren modal
- Extreme rain could cause the river to flood the city.
(Aşırı yağmur, nehrin şehri su altında bırakmasına yol açabilir/neden olabilir.)
* to have a together= bir araya gelmek, buluşmak
* sometime= bir ara, bir gün
* to sound like= gibi gelmek, gibi görünmek, gibi gözükmek, benzemek
- That sounds like a good investment.
(İyi/Karlı bir yatırımmış gibi görünüyor. İyi/Karlı bir yatırıma benziyor.)
* idea= fikir, düşünce, niyet, plan
* (that/it) sounds like a good idea= kulağa iyi bir fikir gibi geliyor, bana uyar, kulağa hoş geliyor
* boss= patron
* to call= telefonla aramak, telefon etmek, telefon açmak
- You said I should call you before visiting you.
(Ziyarete gelmeden önce aramamı söylemiştiniz.)
------------- -----------
A: Merhaba Kate. Yine mesaiye mi kaldın?
B: Evet, mecburum, eğer ücretimin artmasını/daha fazla ücret almak istiyorsam.
A: Ne var ne yok? Her şey yolunda mı?
B: Evet, fena değil/kötü sayılmaz, teşekkürler. Seni sormalı/Peki senden naber?
A: İyiyim, teşekkür ederim.
B: Jack nasıl?
A: İyi, ama her zamanki gibi yoğun.
B: Belki bir ara buluşabiliriz.
A: Kulağa hoş geliyor. Patron sensin/Sen ne dersen o/Biz sana uyarız.
B: Tamam, ben seni ararım/sana haber veririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder