4 Eylül 2017 Pazartesi

Çeviri Çalışmaları 95

English Through Movies 

Filmlerle İngilizce


Why do Muslims sacrifice and celebrate on Eid al-Adha?-3

I was once told a story of a mother who said:
"Son, if I were to give you money to look after your brothers and sisters and I were to leave,
would you neglect them and spend all that money on yourself?
Well, would you?
So don't forget your brothers and sisters and give in charity.
The Prophet (S.A.V. = peace be upon him) said:
Charity extinguishes the sin as water extinguishes fire.
------------ ------------
* once= bir zamanlar, bir keresinde, vaktiyle, eskiden
- He once knew her, but they are no longer friends.
  (Bir zamanlar onu tanıyordu, ama artık arkadaş değiller/görüşmüyorlar.)

* to tell= anlatmak, söylemek
* to be told= anlatılmak, duymak
- I was told I could reach John at this number.
  (John'a bu numaradan ulaşabileceğim söylendi/ulaşabileceğimi söylediler.)

* story= hikaye
* story of= ..nın hikayesi, ..nın hakkında/ile ilgili hikaye
* to be told a story= hikaye anlatılmak, hikaye duymak, hikaye dinlemek
* mother= anne
* to say= söylemek, demek
- Don't believe anything he says.
  (Söylediklerine/Söylediği şeylere inanma.)

* son= oğul, oğlan çocuk, erkek evlat
* if ... was/were to do sth= koşul cümleciği (if clause) type 2 yapısı...
  (Gerçeğe aykırı, hayalî ve varsayıma dayalı durumları ifade eder.)
- If my father was/were to come in now, we would be in real trouble.
  (Babam şimdi/şu an içeri girse, başımız fena hâlde derde/belaya girer.)

* to give someone sth to do sth= birine bir şey yapması için bir şey vermek
- You just gave him justification to have you fired!
  (Kendini kovdurmak/işten attırmak için ona haklı bir neden verdin!)

* to look after= bakmak, ilgilenmek, göz kulak olmak, sahip çıkmak, gözetmek
- Who will look after the children while their mother is in hospital?
  (Anneleri hastanedeyken çocuklara kim bakacak/çocuklarla kim ilgilenecek?)

* brother= erkek kardeş
* sister= kız kardeş
* to leave= çekip gitmek, ayrılmak
- John got his coat and prepared to leave.
  (John montunu aldı ve gitmek için hazırlandı.)

* to neglect= ihmal etmek, boşlamak, bakmamak, ilgilenmemek
- Is your use of technology causing you to neglect your family?
  (Teknolojiyi kullanman yüzünden aileni ihmal ediyor musun/boşluyor musun?)

* to spend sth on sth= bir şeyi bir şeye harcamak, sarf etmek, tüketmek
- How much money did you spend on food last week?
  (Geçen hafta yiyeceğe/yemeğe içmeye ne kadar harcadın/ne kadar para verdin?)

* so= öyleyse, o halde
- So you are not going to Adana?
  (Öyleyse Adana'ya gitmiyorsun?)

* to forget= unutmak, ihmal etmek
- Never forget where you came from.
  (Asla nereden geldiğinizi/geldiğiniz yeri unutmayın.)

* charity= hayır, sadaka, iyilik, yardım
* to give in charity= sadaka vermek, hayırda bulunmak
- Give in charity because your shrouds will not have pockets to carry in them your wealth.
  (Kefenlerinizde zenginliğinizi koyup götüreceğiniz cepler olmadığı için sadaka verin/hayırda bulunun.)

* to estinguish= yok etmek, bitirmek, ortadan kaldırmak, söndürmek
- One failure after the other extinguished her hope.
  (Üst üste gelen başarısızlıklar ümitlerini bitirdi/yok etti.)

* sin= günah
* as= gibi, ..dığı gibi
- I invested the money as you suggested.
  (Parayı tavsiye ettiğin gibi yatırım yaptım/kullandım/harcadım.)

* water= su
* fire= ateş, yangın
------------- -----------
Bir keresinde şöyle diyen bir kadınla ilgili bir hikaye duymuştum/dinlemiştim:
Oğlum/Evladım, erkek ve kızkardeşlerine bakman için sana para verip gitseydim,
onları ihmal edip o tüm parayı kendine harcar mıydın?
Peki, (siz olsaydınız) siz yapar mıydınız?
O halde erkek ve kız kardeşlerinizi unutmayın ve hayırda bulunun.
Hz.Muhammed (S.A.V.) şöyle buyurmuştur:
Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları yok eder.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder