25 Haziran 2017 Pazar

Çeviri Çalışmaları 86

English Through Movies 

Filmlerle İngilizce


Let's Talk-12

A: I want to call him!
   Hello, is Becca there?
B: I'm sorry, she's not available right now.
   Would you like to leave a message?
A: Can you tell her Ella Pettis called?
B: Sure. Can you spell your last name for me?
C: jah jah!
B: Hey! Amber? Is that you?
A: Uh, no. Oops.
------------- -----------
* to want to do sth= yapmak istemek
* to call someone= birini telefonlara aramak, telefon etmek, telefon açmak
* available= müsait, mevcut, var
- The doctor is not now available.
  (Doktor şu anda burada değil.)

* would= istek, davet, teklif cümlelerinde kullanılan modal
- Would you like me to come with you?
  (Sizinle gelmemi ister misiniz?)

* to like to do sth= yapmak istemek
* to leave message= mesaj bırakmak, not bırakmak
* to tell= söylemek
* to spell= hecelemek, harf harf kodlamak, harflerini söylemek
------------- -----------
A: Onu aramak istiyorum.
   Alo/merhaba, Becca orada mı?
B: Özür dilerim, şu an burada değil.
   Mesaj/Not bırakmak ister misiniz/Bir mesajınız/notunuz var mıydı?
A: Ona Ella Pettis'in aradığını söyleyebilir misiniz?/söyleyin lütfen.
B: Tabi/elbette. Soyadınızı benim için kodlayabilir/heceleyebilir misiniz/Soyadınız nasıl yazılıyordu?
A: Ha Ha Ha (Gülme sesleri...)
B: Hey! Amber? Sen misin/sensin değil mi?
A: Oh hayır.

20 Haziran 2017 Salı

Çeviri Çalışmaları 85

English Through Movies 

Filmlerle İngilizce


Let's Talk-11

A: So you, Jeff and Mia all called Aaron?
   But he didn't know it was you?
B: Right.
C: Aaron told me the cafe phone rang a lot last night.
   Now I know why!
A: I can't believe you three made prank calls!
B: They weren't prank calls.
   I wanted to test Aaron to see how he answers the phone.
------------- -----------
* so= demek, yani, şey, hımm (konuşmaya-özelikle soru cümlesine- giriş ifadesi)
* to call= telefonla aramak, telefon etmek
* to know= bilmek, anlamak, fark etmek
* to tell= söylemek, anlatmak
* to ring= telefon çalmak
* to believe= inanmak
* I can't believe= inanamıyorum, çok şaşırdım, aklıma gelmezdi, beklemezdim, ummazdım, tahmin etmezdim
- I can't believe you're trying to bribe me.
  (Bana nasıl rüşvet vermeye çalışırsın/kalkarsın, inanamıyorum/çok şaşırmış haldeyim.)

* prank call= telefon şakası
* to make prank call= telefon şakası yapmak, birini telefonda işletmek
* to want to do sth= yapmak istemek
* to test= test etmek, sınamak, kontrol etmek
* to see= görmek, bakmak, kontrol etmek, öğrenmek
* to answer the phone= telefona bakmak, telefona cevap vermek, telefonu açmak

------------- -----------
A: Demek sen, Jeff ve Mia hepiniz birden/üçünüz de Aaron'ı aradınız ha?
   Ama o sizin olduğunuzu/aradığınızı/arayanın siz olduğunu anlamadı ha?
B: Evet/doğru/aynen.
C: Aaron bana dün gece kafenin telefonun çok çaldığını/arandığını/kafeyi çok arayanın olduğunu söylemişti.
   Şimdi nedenini anlıyorum/anladım.
A: Siz üçünüzün telefon şakası yaptığına inanamıyorum/yapmasına çok şaşırdım.
B: Ona telefon şakası denmez/Telefon şakası değildi onlar.
   Aaron'ın telefonlara nasıl baktığını/cevap verdiğini görmek/anlamak için onu test etmek/sınamak istedim.

15 Haziran 2017 Perşembe

Çeviri Çalışmaları 84

English Through Movies

Filmlerle İngilizce


Let's Talk-10


A: Wow, Becca, he's very polite!
B: Yes, he is.
   I guess he really listened to me!
A: Yeah. Actually, it's really cute.
B: I know.
A: I want to call him next!
C: Sure! Hello?
------------- -----------
* polite= nazik, kibar
* to guess= tahmin etmek, sanmak, zannetmek
* I guess= sanırım, galiba, herhalde, tahminimce, bence
- I guess I didn't make myself clear.
  (Sanırım/Galiba kendimi iyi ifade edemedim/anlatamadım.)

* actually= aslında, aslına bakılırsa (konuşma dilinde söze başlarken kullanılan, cümleye esasen bir anlam katmayan bir ifade)
* really= gerçekten
* to listen to someone= birini dinlemek, sözünü dinlemek, sözlerini dikkate almak
* cute= çok iyi, çok hoş, çok tatlı
* I know= aynen, bence de, haklısın, aynı fikirdeyim, sana katılıyorum
- A: He's a complete idiot. B: Yeah, I know.
  (A: Tam bir aptalın teki. B: Evet, haklısın/bence de.)

* to want to do sth= yapmak istemek
* to call= telefonla aramak, telefon etmek
------------- -----------
A: Vay, Becca çok kibar/nazik.
B: Evet öyle.
   Sanırım/galiba/anlaşılan/öyle görünüyor ki beni/sözümü/dediklerimi gerçekten dinlemiş.
A: Evet. Aslına bakarsan, bu-sözlerini dinlemesi/dikkate alması- çok iyi/güzel/hoş bir şey.
B: Bence de/aynen/haklısın.
A: Sonra da onu ben aramak istiyorum.
C: Olur/tamam! Alo?