5 Aralık 2016 Pazartesi

Çeviri Çalışmaları 50

English Through Movies

Filmlerle İngilizce


Terminal-2


A: Do you know a man named Viktor Navorski? B: Yes.
------------- -----------
to know: tanımak
named: adında, isimli
------------- -----------
(A: Viktor Navorski adında bir adam/birini tanıyor musunuz? B: Evet.)

Çeviri Çalışmaları 49

English Through Movies

Filmlerle İngilizce


Sex and the City-6


I've been thinking...
Our pathetic relationship is as close to marriage as either one of us ever hopes to get.
So, I feel I deserve some sort of settlement.
Like, say, a weekend at your house in the Hamptons.
You're not invited. I'll be having a party, you're not invited to that either.
Oh, it's Samantha. Call me.
------------- -----------
* to think: düşünmek, aklından geçirmek
* pathetic: içler acısı, acınası, ümitsiz, hazin
* relationship: ilişki
* as ... as: ... kadar (karşılaştırma yapısı)
* to get close to: ..ya yaklaşmak
* marriage: evlilik
* to be close to marriage: evliliğe yakın/yaklaşmış olmak
* either one: (ikisinden) biri, herhangi biri
* ever: hiç, asla
* to hope to do sth: yapmayı ummak, beklemek, istemek
* so: o yüzden, öyleyse, o halde
* to feel: düşünmek
* to deserve: hak etmek
* some sort of: bir tür, bir nevi
* settlement: ev, mesken
* like: mesela, diyelim ki
* say: mesela, diyelim ki
* weekend: hafta sonu
* house: ev
* invited: davetli
* to have a party: parti vermek
* either: (olumsuz) de/da (dahi anlamında)
* to call: aramak, telefon açmak, telefon etmek
------------- -----------
Düşünüyordum da/Düşündüm de ...
Ümitsiz ilişkimiz ikimizin de hiç beklemediği kadar evliliğe yaklaştı.
O halde bir evi hak ettiğimi düşünüyorum.
Mesela Hamptons'daki evinde bir hafta sonu.
Sen davetli değilsin/gelmiyorsun. Bir parti vereceğim, buna da davetli değilsin/gelmiyorsun.
Ah, ben Samantha. Ara beni.

Çeviri Çalışmaları 48

English Through Movies

Filmlerle İngilizce


Terminal-1


Why are you doing this? Huh?
You don't know him.
You don't know the rules.
Look at me.
------------- -----------
* to do: yapmak
* to know: tanımak
* to know: bilmek
* rule: kural
* to look at someone: birine bakmak
------------- -----------
Bunu neden yapıyorsun?
Onu tanımıyorsun.
Kuralları bilmiyorsun.
Bana bak.